20 Mayıs 2012 Pazar

İzler...

Hatay'da çarşı, AVM gibi değil. Hatay'da çarşı, çarşı gibi. Yan yana esnaf, çeşit çeşit dükkan. Uzun Çarşı tam seyirlik.

Binalar göz alıyor Hatay’da. Yapı desem daha doğru. Öyle çok katlı blok nitelikli bina var etrafta ama şehrin içi müze gibi.. Eskilerden bahsediyorum elbette. O kadar da eski yapı var ki. Kimi çok yorgun. Çöktü çökecek gibi.

Tike’nin o küçük heykelini de gördüm. Kaşla göz arasında, araç içinde; ama gördüm yine de.

Savon Otel eski bir sabun fabrikasıymış. Aklıma hemen ne düştü tabii ki hemen tahmin ettiniz. Sabun şenliği ve birbirine içini dökemeyen, dökse de yarım yamalak döken ama eteklerinden gurur dökülen iki sevdalı elbette. Adları ASİ'ye ve Demir.  Birbirini bileyen iki bıçak gibi iki sevdalı. Bilene bilene inceldiler ve gurur o bileyide eriyip gitti. Tozları ASİ Nehri sularına düştü.

Sanat şehri Hatay. Mimari, sanat olarak her adımda karşınızda. Pencereler gel de onlara yazı yazma dedirten cinsten. İpek dersen tam yeri. Bir de Bursa'yı bilirim ipek denilince. Şalın her rengi, her deseni ama ille de ipeklisi orada. ASİ akıyor orta yerinden. Bulanık. Daha yenilerde durulmuş. Çoşmuş taşmış. Islah çalışmaları sürüyor. ASİ'ye mi desem ASİ mi ıslah olsa da iflah olmaz o sevdayla.

Çiftliğin has odalısı orada. Odalarda koltuklar cevizden, karyola başları pirinçten. Hele o yer karoları. O karo döşemeler. Yere resim çizmiş gibi. Nerelerde yapıldığını sordum. İki yer yapıyormuş yapa yapa. Bir de İstanbul’da bir imalatçısı olduğunu biliyorum o karoların.

Sonunda künefenin tadına da vardım. Közde pişerse lezzetli mi lezzetli. Yoksa ASİ’de bir keresinde Neriman Hanım’ın o kendine has edasıyla anlattığı gibi “gazda yapılan künefeye hiç benzemiyor. Közde yapılan künefe, künefeye benziyor”. O kadar da güzel ikram ediyorlar ki künefeyi, sülünlerin karşısında yedirterek.

Ayakkabı çarşısı, kuyumcular çarşısı… Pek çok çarşı var Uzun Çarşı’da. Kolayca kaybolabilir insan orada. Merkez’e yakın girişten girdik biz. Gözlerim patlıcan kuruları aradı yukarılardan sarkan. Bir çiftliğin ki Reyhanlı yakınlarında olduğunu duydum, mutfağında en lezizinden kuru patlıcan dolması olan. Fatma Ana’nın elinden. Kozcuoğulları çiftliğinden kokular saçarak pişen. Palmiyeli Yolu zeytinyağlı kuru patlıcan dolması kokusuna boğan.

Hatay sokaklarında iki kız kardeş hatta bir de eli gitarlı haylaz  küçük bir kardeş, bir de küçük ortanca, Ziya’ya tutkun bir diğer kız kardeşler yoktu. Ama hala izleri vardı. Ne yağmurlar silmiş o izleri ne de ASİ’nin  sel suları.

Acemi Demirci, Sohbet Köşesi, 09.05.2012

ILOS(C)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder