13 Şubat 2012 Pazartesi

Yapayalnız... insan ürperiyor...


Demir'in yaşadığı acı ne olursa olsun, Asi bence bu noktada en haklı olandır…

Asi'nin Melek’in intiharına giden süreçte istemeyerek de olsa katkıları var mıdır tartışılır. Hani bazı şeyleri şöyle yapsaydı ya da böyle yapsaydı diye düşündüğümüzde sonuç ne olur kestirmek zor, neticede bir faraziye. Melek  zaten Melek olmaktan çıkmıştı, Alinin kendini sevdiğini sanırken de, gerçeklerle karşılaştığında da, Melek zaten kişiliğini yitirmiş deyim yerindeyse zavallı bir ruh haline bürünmüştü. Annesinin intiharı, Teyzesinin intihar girişimi acılarıyla beraber orada duruyorken, kendisini ölümüne seven bir abi ve henüz kavuştuğu babası yanı başındayken, hepsini bir kalemde silip, ölümü seçiyorsa, kimseyi suçlamanın bir mantığı yok, kendisi ve Ali hariç. Melek aklına koymuş bir kere, zaten şu kadar vicdanı olsa, bunu abisine teyzesine ve her şeye rağmen babasına yapmaz.

      Demir'in üzüntüsü, acısı, kızgınlığı bir yere kadar tolore edilebilir. Sonuçta Asi de her şeye rağmen 2 defa konuşmayı denedi, Demir kestirip attı. Açık ya da dolaylı hoş olmayan şeyler ima etti. Buna rağmen Asi konuşmayı denedi. Demir için Melek’in kaybı ne kadar üzücü ise, Asi içinde ihanetle suçlanmak en az o kadar üzücü olmuştur. Daha bir gün öncesine kadar hayatını, aşkını, sevgini paylaştığın insanı tanıyamamışsan. Evliliği aşkı da geç, 1,5 - 2 yılda Asi'yi insan olarak bile tanıyamamışsan o senin kendi ayıbındır.

      Daha öncede birçok kez yazdım, ne olursa olsun Demir Asi'yle açıkça her şeyi konuşmalıydı. İnanır ya da inanmaz bu kendi problemi, ama en azından bir çok konu aydınlatılmış olurdu aralarında. Demir duyduklarından sonra, kontrolünü kaybedebilir, psikolojisi bozulabilir, gitmek isteyebilir, boşanmak isteyebilir. Bunların hepsine hakkı var. Aklında, kalbinde şüphelerle gitmenin mantığını kavrayamıyorum. Son kez de olsa konuş ve kararını ona göre ver. Bir ihtiyaçsa ayrılığa karşı değilim. Belki de Demirin buna ihtiyacı vardı. Ama ne olursa olsun her şeyi adabıyla yapmak gerek ki hem giden olarak kendine, hem kalan olarak sevdiğin kadına ve en masum olan kızına yıllar süren, acı, yalnızlık, hüzün, özlem çektirmeyesin.

       Süheyla hanımın kazası olmasa belki bir ömür sürecek bir ayrılıktan söz ediyoruz, belki de bir hiç uğruna. Yine bu noktada Demir hatalı, Asi konuşamasa bile en azından bir adım atmış Asos'a gitmiş uzaktan da olsa sevdiği adamı görmüş. Demir ise aksine bunun düşüncesi içinde bile olmamış. Tamam, gitmen gerekiyordu olabilir, kendini dinlemeye, kendinle hesaplaşmaya ihtiyacın vardı vs. vs. hepsi olabilir. Demir hatta diyelim ki gitmekte yerden göğe kadar haklı olsun. Ama yine kendisi değil mi, Süheyla Hanım'a, Namık Bey'e (59. bölümde) "Uzaktayken çok düşündüm, bütün hayatıma dönüp, dönüp yeniden baktım, Asi öyle biri değil, birine bağlıyken, bir başkasına yakınlık duyması mümkün değil." diyen. Mademki bunu anladın, inandın, gurur yapmanın ya da çekinmenin mantığı nedir. Tamam, olanlardan sonra kalman mümkün değildi düşüncene göre, her şeyi bitirip gitmek zorundaydın. Ama içinde bazı soruların cevabını bulduğun, bildiğin halde dönmemek niye, 5 yıl tesadüfler olmasa bir ömür, düşününce akıl almıyor. Madalyonun bu tarafına baktığımda Demir'i affedemiyorum.

      Asi'nin tutunacak dalı Demir'di, Demir o dalı kırdı. Asi de 5 yıl o koca ailenin içinde yapayalnız yaşadı. Asya tutunacak bir dal gibi gözükse de, o anne Asi'nin tutunacak dalıydı. Süregelen yaşamla bağıydı. Tıpkı Demir'in Deniz'i gibi. Ama aşık Asi, kadın Asi o beş yıl boyunca yapayalnızdı. Düşününce insan ürperiyor, kalbin biriyle öyle dolu ki, patlayacak gibi aşktan, ama sevdiğin insan senden bir ömür uzakta. Kalbin kanatlanıp ona uçmak istiyor, ama aklın durduruyor, acaba dedirtiyor. Demir'in gitmeden önceki ürkütücü düşüncelerinden dolayı.
A: "Uzaktan seyrettim seni, yanına gelip bu kadar ayrılık yeter, sende bensiz yapamazsın demek istedim. Ama yapamadım."

D: "Neden gelmedin? Neden söylemedin bunları?"

A: "Çünkü beni görünce ne yapacağını bilmiyordum. Seviyor musun? Özledin mi? İstiyor musun? Bilmiyordum."
      Demir'inde tutunacak bir dalı vardı. Karısı yani Asi ama o tutunmayı değil kırıp gitmeyi seçti.

      Sonuçta ne Asi bunları haketti, ne de Demir, Melek bir faktör gibi gözükse de, netice itibariyle Demir hem kendini, hem Asi'yi cezalandırmıştır olanlardan sonra. Ve ne olursa olsun olayların yaşanış şekli bakımından Demir haksızdır.

askasone, Sohbet Köşesi, 12 Şubat 2012


Görsel çalışmalar / İLAYDA)))  / 06.08.09

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder