13 Nisan 2012 Cuma

Gözlerindeki o sevinçleri özlemişim...



İçim Asi ve Demir dolu bugünlerde... Bir gece ansızın ,eski bir dostumdan, mailime gelen bir yazıyla irkildim… Yazı bana kalsın ama demeliyim ki... Onlardan doluydu içi... Hani özledim diyordum ya meğer o kadarı özlemek değilmiş... Bir insanı, bir dostumu, bir parçamı özler gibi özlemişim ben Asi ve Demir'i... Git demelerini özlemişim… Git derken gidişine yanan gözlerini, gidemeyişlerini... Gitme deyişlerini özlemişim... Kavuşmalarını… Kavuşurken gene de içlerinde bir sızıyla kalışlarını, hala kavuşamayışlarını bir türlü...

Gözlerindeki o sevinçleri özlemişim... Hani... Beş yıl sonrasında… Asi ve Demir'in yeniden birbirlerinin ruhlarına dokundukları o küçük teknede… Dümenin başında, masmavi denize bakan güzel yüzleri yanyana… Asi'nin gözleri koca bir okyanus... Demir'in gözlerinde güneşin bütün ışıldayışları… Birbirlerinin yüzlerine bakışları... Huzurla… Sevinçle... ve Mutlulukla… Ve biraz da hüzün parçacıkları var içinde... Giden beş yıla ağlayan... Ama mutluluk dedim ya ondan daha çok var... İnanmışlıklar doldurmuş mutluluğu, bir daha büyük yıllar giremeyecek araya diyen inanışlar…



Ama bütün bunlar olmasa… Anlatmasa dudaklarındaki tebessüm… gözlerinde aşk…
Sadece yan yana dursalar...
Öyle yaptım… Dondurdum  onları... Kulağımda… Tülay Günal'ın o hafif cızırtılı, Anadolu topraklarından sesiyle söylediği Sevdalı var... Zamanı durdurmanın imkansız olduğunu söylemişlerdi, ben durdurdum zamanı yüzleri birbirindeyken… Demir'in bakışları Asi'nin naif yüzünde, bayramlık bakışlarıyla… Asi o naif, aşkla daha çok güzelleşen yüzüyle duruyor… Pırıl pırıl, aydınlık, lekesiz…
Şarkı diyor ya... Bir ömürdün diye… Neyse ki Asi ve Demir bari… Bir ömürken düş olmadılar bu hikayede... 
TUBASİ, Sohbet Köşesi, 14 Nisan 2012
görsel alıntısı / ante / 7.06.09







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder