Dostlar,
Cevdet Bey ile bir araya gelmemizdeki asıl amaç Beşiktaş Kongre Üyeliği'ydi. Ama sohbet sırasında yoğun olarak Asi’den de bahsetmeye fırsat bulduk. O kadar sıcakkanlı biri ki ister istemez aynı samimiyetle, hislerinizi onunla paylaşma rahatlığını yaşıyorsunuz. Sohbetimizin ilk dakikaları Beşiktaş üzerine oldu ama konu çok geçmeden Asi’ye geldi. Hepimizin yüreğinde eksikliğini hissettiği ‘Asi Resmi’nin kapanmasının bizleri ne kadar üzdüğünü söyledim kendisine. Kapanmaması için nasıl gayret sarf ettiğimizi ama süreci sadece bir sene uzatmayı başarabildiğimizi, ne var ki Asi’ye dair yazılı çizili ne varsa bir anda erişilmez olduğunu anlattım.
Bu dönemi takip eden süreçte GÖNÜLCE’nin yönetiminde yer aldığı televizyondizisi’nin bizlere ev sahipliği yaptığını ama sonunda asi-demir.com’un çatısı altında, “Asi” denince akla gelen her şeye ulaşılabilecek bir platform yaratmaya çalıştığımızı anlattım. Bölümler, fragmanlar, reytingler, set resimleri, imza ve avatarlar, funda’nın replikli görselleri, farklı rumuzların karma görsel çalışmaları ve yorumları… hatalar, basında çıkan yazılar, Asi’ye yazılmış şiir ve maniler… akla gelen her şeyin, her bölüm için ayrı ayrı toplandığını, adeta bir Asi kütüphanesi… arşivi… oluşturmaya çalıştığımızı anlattım. Bulabildiğimiz her şeyin bizler için kıymetli olduğunu söyledim. “Bende de Asi Resimleri var, göndereyim size” deyiverdi çok olağan bir şey gibi. Artık ben bir şey söylemeyeyim siz tahmin edin halimi. “Bunun için ölürüz” diye sayıkladığımı hatırlıyorum sadece. Şu anda en zengin Asi arşivinin dizifilm’de olduğunu, farklı forumlardaki taramalarımız sırasında en büyük kaynağı bu sosyal paylaşım platformunun oluşturduğunu söyledim. Kendisi resimlerden de ilgisini rahatlıkla görebileceğiniz gibi büyük bir dikkatle ve keyifle dinledi Asi ile ilgili her şeyi.
Asi Dizisi’ne olan ilginin hala devam ettiğini kendi facebook’undan da takip ettiğini, Asi ile ilgili mesajların hala gelmeye devam ettiğini söyledi bize. Antakya’da Asi’nin Çiftlik çekimlerinden birindeyken dolaşanları görmüş yakınlarda, “ne arıyorsunuz siz burada?” diye sormuş. “Asi için geldik” deyince ziyaretçiler, onları Tuba Hanım ile tanıştırmış. Asi dostların halini, heyecanını, inanmazlıklarını tahmin etmek hiç güç değil. Asi nedeniyle Antakya’ya yapılan ziyaretlerin devam ettiğini, bizlerin de Eylül-Ekim aylarında Antakya’ya gitmeyi planladığımızı söyledim kendisine. Aslında kendisinin de Antakya’ya tekrar gitmek istediğini duymak yüreklerimizi hoplattı. Dileriz ki bu mümkün olur bir gün.
Ve… Monte Carlo… Asi tacının en göz alıcı incilerinden biri. İzleyici ölçümlemelerinde, dünyanın ilk üçü listesine girebilmeyi başaran bir sonraki yapım hangisi olacak bilmiyorum ama Asi bu kulvarda ilk olma özelliğiyle eser sahiplerini ve biz seyircilerini hep gururlandıracak. Bu olağanüstü süreci anlatmasını rica ettik kendisinden. Bunun çok özel bir şey olduğunu, Monte Carlo’da festival yetkilileri tarafından inanılmaz bir ilgi ve alaka ile karşılandıklarını söyledi. Dünyada ağırlıklı olarak Amerika ve Brezilya yapımlarının mücadele ettiği bir platformda Türkiye’den bir yapımın yer almasının onların da ilgisini çektiğini ve kendilerine çok özen gösterdiklerini söyledi. asi-demir’in festivale akredite olduğunu ve resmi kaynaklardan alabileceğimiz video ve resimleri beklediğimizi anlattım. Ödül gecesinde kendilerinin orada bizim de burada sabaha kadar ayakta olduğumuzu söyledim. “O resimler sizden miydi?” diye sordu. “Evet’ diyebilmek büyük mutluluktu. Kırmızı halıda çekilen resimlerin çok yetersiz olduğu konusunda yakındım kendisine. Festivalden istediğimiz kadar çok resim gelmediğinden de. Aslında Tuba Hanım’ın annesinin bolca resim çektiğini söyledi. Belki kendisinin bizlere göndereceği resimler arasında Monte Carlo resimleri de çıkabilir. Dilerim bu konunun kendisinin de olduğu bir ortamda açılması bir vesile olur festivalden yeni resimlere ulaşmamıza.
Monte Carlo süreci sonunda kendisinin bir gazete söyleşisini okuduğumuzu, eser sahiplerine telif anlamında hiçbir katkının dönmemesinden dolayı üzüntü duyduğumuzu, bu konunun yeri geldikçe hala bizler arasında konuşulduğunu söyledim.
Cevdet Bey ve Asi olur da… Sevgili Tuba ve Murat olmaz mı… bizim efsanelerimiz… onlar da sohbetimizdeydi. Oyuncularımızın uyumu, kendisinin bu iki oyuncuyu esere hazırlamada ve onlardan en yüksek performansı almada gösterdiği başarı… inanılmaz. Bu hayranlığımızı da paylaştık GÖNÜLCE ve ben kendisiyle. Hatta haddimi çok aşarak… ama biliyorum ki ulusal veya uluslararası bütün Asicilerin de gönlünden geçeni dillendirerek… “Neden bir Sinema filminde bir araya gelmiyorsunuz?” diye sordum kendisine. Cevdet-Tuba-Murat üçlüsü dünyayı sarsabilir güzel bir projede… Hani haddimi çok aşarak dedim ya… sevgili GÖNÜLCE ile öncelerde paylaştığım Tuba-Murat sinema filmi hayallerimi paylaştım ilaveten. Dilerim bağışlamıştır cürretimi… ama böyle bir fırsat bir daha hayatım boyu karşıma çıkmayabilirdi.
Asi, çıtayı her yapım ve oyuncu için olduğu kadar kendi oyuncuları için de çok yukarıya çekti. Tuba-Murat ikilisinin tekrar bir arada olmasını kariyerlerinde bir risk alma, Asi’nin gölgesinde kalma ya da tekrarlama ihtimali olarak görülebildiğinin farkındayım. Ama kaygı ve endişe… elden gelenden daha fazla titizlik ve yanı sıra başarıyı getirecektir diye düşünüyorum. Yöresel ve evrensel kriterler doğru dengelendiğinde ve eser seçimi buna göre yapıldığında, teknik ve oyunculuk anlamında parmak ısırtacak bir eser daha çıkarır ortaya bu ekip. Cevdet Bey’e, “Asi’ye başlarken, böylesi tutkuyla takip edileceğini, Monte Carlo’da dünya sıralamasına gireceğini söyleselerdi, bunu nasıl karşılardınız” diye sordum. Ve kendim yanıtladım yine heyecanla… “bunu sadece hayal edilebilecek bir şey olarak görürdünüz” dedim… ama gerçek oldu. Cevdet-Tuba-Murat üçlüsünün ulaşacağı başarı… sadece hayal edilebilen bir şey olmaktan daha fazla bu gün.
Cevdet Bey’e Asi için ne kadar teşekkür etsek az. Asi ekibinin ruhumuza dokunan bu olağanüstü çalışmasına karşılık bizler sadece naçizane şeylerle mukabele edebiliyoruz. Asi andaç ve ayraç çalışmalarımız da onlardan biri.
Bu sene Tuba Hanım ve Murat Bey’e iletilmek üzere hazırladığımız andaç teması Asi – Gurur & Önyargı idi. Bu andacı oluştururken kimin aklına gelebilirdi ki bir kopyasını da Yönetmenimiz Cevdet Bey’e kendi ellerimle verebileceğim. Yürekten gelen hediyemizi kendisine verirken yürekten alındığını da gözlerimle gördüm. Bu günü güzelleştiren ögelerden biriydi Asi andacı onun ellerinin arasında görmek. Andacın Siyah-Beyaz renklerine dikkati çekildi ilk. Asi aşka inancı ile beyaz, Demir suskunluğu ile siyahtır. Onlarınki İhsan karakterinin 10. Bölüm söylemindeki gibi “Beyaz mendilde kara düğüm bir aşktır”. Cevdet Bey’in andaç önsözünde de bu alıntı vardı. Biraz da içeriğinden bahsettim sayfaları karıştırırken karşılaşacağı yabancı simaların kendisine tanıştırarak. 1938’den beri Gurur ve Önyargı esin kaynağı ya da uyarlaması olan eserlerin toplamıydı elindeki çalışma. Asi ise bunlardan biriydi.
Kendisine teşekkür edip veda etme vakti geldi sonunda. Söylediklerimden çok Asi heyecanlarımızın kendilerine tanık olmuştu Cevdet Bey bu sohbette… ve bu heyecanı anladığını hissettim onunla birlikteyken. İnsanın üzerinde olağanüstü doygunluk bırakan bir his bu. Hala aklıma geldikçe kocaman bir gülümseme yayılıyor yüzüme… belki bir gün gelir ikna olurum… bu hayal değildi, yaşadım ben bu sohbet anlarını Cevdet Mercan’ın nazik ev sahipliğinde.
Alıntıladığım linkten, S&T Lifestyle’ın Cevdet Mercan haberini Sevgili GÖNÜLCE ve İlhan’ın kaleminden okuyabilirsiniz. Aynı sayfada sevgili İlhan’ın objektifinden Cevdet Bey'in farklı karelerini de bulacaksınız.
http://sinematelevizyonlifestyle.com/?p=23048
Sevgili GÖNÜLCE… Sektörü izleyicisiyle buluşturan gayretlerin, bu tanışmalara vesile olduğun ve bu imkanları bütün Asiciler adına bana verebildiğin için... sana ne kadar teşekkür etsem azdır.