19 Eylül 2012 Çarşamba

Bu kızı tanıyorum!


Karanlık ve gürültüyle çağlayan bir suydu düşlerinde gördüğü. Ceplerinde bir yangından arta kalmış küller vardı, elini cebine sokup durması bundandı. Yalnız onun gördüğü külün izleri parmaklarına bulaşır ve geçmiş kulağına doğru bir kini fısıldar dururdu. Ansızın gidecek ve saçacaktı külleri ateşten topraklara. Tek derdi buydu.

Asi, köklerini toprağa salmıştı. Yağmur yağar Asi'nin saçları filizlenirdi, omuzlarına düşerdi yıldızlar gibi bukleleri. Yağmurun kokusundan tanırlardı onu. Asi ışıldardı. Gözünü kamaştırırdı insanın. Ve o topraklara öylesine bağlıydı ki kökleri gidemedi, ayrılamadı oradan. Ama kim bilirdi ki, onun ansızın gelecek bir adam için beklediğini. Asi de bilmiyordu ki.

Arabanın rüzgarıyla savrulan saçlarının arasından gelip geçen rüzgar, Demir'in yüzünü buladı o sırada. Gözleri, eski bir tanıdığa bakar gibiydi. Yüreğinden bir ses 'bu kızı tanıyorum' diyordu. Ama kim olduğunu bilmiyordu. Demir, kim olduğunu bilmediği bu kıza, görmeden, işitmeden sevdalanmıştı.

O köprünün üstünde geçmişin hesabını sorarken nehre, bir kızın küçük bir çocuğu kurtarışını izledi durduğu yerden. Sonra tersine akan nehir, hesap sormanın bedelini ödetecekti Demir'e. Adaşı yanına almak, onu kendine katmak istedi Asi'yi. Sularını kattı boğazına, yosunlarını dolandırdı ayaklarına. Oysa hep yaptığı gibi kaderi tersine akıtmaktı niyeti.

Ve kulaklarıma çarptı Asi'nin müziği… davul vurdukça yüreğime geldi gümbürtüsü. Akıttı beni onlara, hem de sormadan bile bana.

Demir, tekerrür eden tarihe doğru atladı düşünmeden.

Nehir, onun duymadığı bir fısıltıyla konuştu. 'Anneni aldım senden.,. Ama bak adaşımı verdim, onu tut ve hiç bırakma' dedi.

Cebindeki küller suya karıştı, kayboldu. Sonra yakaladı, tuttu Demir sımsıkı, korktu gider diye suya, karışır diye toprağa. Aldı onu çıkardı, alkışlar etti ahali.

Nefesini verdi nefesine… ilk, soludukları karıştı birbirine. Asi açtı gözlerini. Demir onu koynundan aldığı nehri gördü gözlerinde. Asi akıttı bakışlarını ona, Demir savruldu oracıkta. Öle öle bir yaşamaktı hayat, Demir bir nefesle buldu aşkı orada.

Giderim sandı… Giden adımlarıydı…

Ve sonra… Çuval dolu bir kamyonetin üstünde gördü onu. Islak değildi bu kez ve bir rüzgar da savurmuyordu saçlarını. Baktı Demir'e… Utangaç ve biraz da mahçuptu ona. 'Teşekkür ederim' diyecekti, diyemedi Asi. Ama duydu ismini. 'Asi' demişlerdi ona.

Arkasından baktı… 'Adı Asi'ymiş' dedi dudağına bulaşan bir tebessümle.

Asi, ondan aldığı nefesin yerine bir şey koymuştu. Işığını… Demir parlıyordu… Meğer Demir, kocaman bir Asisizlikti. Onu Demir yapan şey, yıllardır korkulu düşlerine giren bir nehrin ismini almış kıza vurulmak olacaktı. Ve gözlerinde gördüğü. Tersine akan bir nehir… uçsuz bucaksız uzanan başak tarları… sonsuzluk gibi parlayan gök kubbe. Demir, dünyasını kurmaya başlamıştı gözlerinde.
TUBASİ, Sohbet Köşesi, 15 Eylül 2012

İleti'de kullanılan gifler alıntıdır.Görsellerin üzerinde Egla3Tv yazısı görünüyor ama bunun yapan kişinin imzası olup olmadığını anlaşılmıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder