14 Eylül 2011 Çarşamba

Özümüz ağladığı için...

Çok genç yaşta yaşamdan ayrılmış bir şairin (Adnan Satır) uzunca şiirinin belki de en anlamlı dizesiydi...
"Can aynam kırıldı..."
iki gündür... dilimde... aklımın bir köşesinde benimle dolanıp durdu... meğer paylaşılacak zamanı beklermiş...

ama... ben,
şairi gibi "Can ayna"mı kırmadım...
çünkü... orada...
her baktığımda gördüğüm...
o, can aynasının her bir zerresinde
her birinizin sureti vardı...

hem de...
yürek teli titreten satırlarınızın çizdiği...

onun için... kırmadım... kıramam...

ve elbet de...
AsiDemir vardı...

bir çift buğulu yeşil göze,
derin... derin bakan...
bir başka...
bir çift göz...

onlar ki... bize...
sırları... hüzünleri... gururu, öfkeyi... sevinçleri... aşkı...
bir bakışla anlatan ifadelerle...
can aynasının tam ortasındaydılar...

onun için... kırmadım... kıramam...

Yürek titreten satırları yazan tüm Asidostlarım... iyi ki varsınız... elinize emeğinize sağlık...

… saptamalar olağanüstü...her şeyin giderek yapaylaştırıldığı bir dünyada... Asi bize yalınlığı anlattı... anlatmaya da devam ediyor...
biz burada bir avuç bile kalsak... dünyanın bir başka ülkesinde... başka insanlarda en az bizler kadar beğeniyle izliyor olacaklar... bunu bilmek bile güzel...

yayınlandığı dönemde de yazdığımı hatırlıyorum...
Asi... Antakya'da başladı... orada devam etti...
kendi toprağında...
kendi suyunda...
kendi güneşinin altında yeşerdi... boy verdi...
zaman zaman araya zamansız rüzgarlarda girdi... girmesine...
ama...
Asi... Asi'liğinden geçmedi...
ya da geçmesine biz bir biçimde izin vermedik...
72.bölümü bize bırakarak araya virgül koydu...

Töre-Yöre ekseninde başlayan pek çok dizi... belli bir zaman sonra İstanbul’a taşınırdı malum... taş konaklardan çıkıp... büyük şehrin havuzlu villalarının sakini olurdu kahramanlarımız...
kapılarında... kulları... beklerdi...
simsiyah... kocaman araçları içinde...
ait olmadıkları şehre uyum sağlamaya çalıştırılırdı
hala da çalıştırılıyor... bu kahramanlar... değişen pek bir şey yok...

Asi... bunu yapmadı...
doğasından... doğallığından kopmadı...
uçsuz bucaksız tarlalara bizi de götürdü... gün batımında...
yaylaya çıktık hep beraber...
Antakya'nın dar sokaklarında dolaştık ... en az onlar kadar...
Vakıflı'da düğünde çalan "meryemti" yine... en az AsiDemir kadar bizim de kanımızı kaynattı...
Özümüz ağladığı için gözümüzden yaş geldi...

Asi'ye can veren kahramanlar, bu kadar candan olmasaydı... çoktan unutup giderdik...
Asis yapıma ve Tomris Giritlioğlu'na ...bu konuda her zaman teşekkür borcum var... doğruları bir araya getirdiği için...

*naile*, Sohbet Köşesi, 14 Eylül 2011


FABLE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder