25 Ocak 2012 Çarşamba

Bir Asi daha yok!


Ustalık çok takdir edilecek bir şey. Şu ana kadar denenmemiş, sunulmamış konulara sapmak, aklı onlarla meşgul edip bambaşka konular sunmak çok zor.

Bunlar yapılırken, bunların sırf başkalık için yapıldığı hissedilirse büyü bozuluyor. Heyecan kaçıyor. Oyalanmak istediğinizi düşünüyorsunuz. Oysa ben hiçbir diziye oyalanmak için bakmam. Başka ölçütlerim var bir dizi izlemede. Hep yazdım ya. Asi’yi izledim sadece, baştan sona diye. Ve yine yazdım ya onca kavramın harmanlanmış olması, mimariden, tabiattan, kültürden, tarımdan, aile bağlarından, sevdanın hasından ve başka pek çok kavramın Hatay gibi bir altın tepside sunulması, çiftlik gibi bir ortamda yaşanılıyor olması beni çekmişti ve sonrasında da çözülmez bağlarla bağlamıştı.

Bir Asi daha yok. Geldiğimiz nokta bu. Belki yeni Asiler ortaya çıkarmak için onca çaba gösteriliyor, çeşniler katılıyor, umulmadık gelişmeler sunuluyor dizilerde; ama Asi olmak önce doğal olmak, doğal ortamda, bazen eski ev eşyaları arasında bir diziyi sunabilmekti. Sadece son model arabalara değil yağız atlara binip sahilde gezmek; yağmur altında atla dans etmek; koyunların, kuzuların, kazların, tavukların, ördeklerin, çiftlik hayvanlarının, çiftlik, tarla ve kır ortamının arasında içinde olmaktı. Zorlama olmadan, Asi Nehri gibi akıp giden bir dizi olmayı başarabilmekti. Aktı ve gitti dizimiz. Ama bizim gibi barajlarda suları tutuldu. O suların enerjisi şimdi harf harf, kelime kelime bu sayfalarda.

Acemi Demirci, Sohbet Köşesi, 19.01.2012


FABLE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder