1 Ocak 2012 Pazar

Yetişkinliğimizde bir masal...

Hani kötü kalpli kraliçe, Pamuk Prenses’i uşağına teslim edip onu ormana götürdükten sonra yüreğini çıkarıp kendisine getirmesini istemişti de; uşak, masum küçük prensese kıyamayıp onu ormanda terk ederek bir ceylanın kalbini kraliçeye götürmüştü. 

Sonra ne oldu Pamuk Prensese? Ormanda ne yaptı? Saraydan sonraki yuvası neresi oldu? Kimlerin kızı oldu?

O Pamuk Prenses, büyüdü, serpildi. Güzelliğine güzellik kattı yıllar. Gözleri, orman ağaçlarının kuzeye bakan yanlarını kaplamış yosunlara benzedi. Yaprak rengini aldı koyusundan. Saçları sarmaşıklar gibi dolandı, uzadı, salındı omuzlarından.

O orman, Hatay’daydı. Bir çiftliğin yakınında.

Pamuk Prenses, saray kızı olduğunu bile hatırlamadı; çiftlik kızı olduktan sonra. Kimse de hatırlamadı zaten. Yeniden doğdu Kozcuoğlu derler bir çiftlikte. Adı da ASİ’ye’dir artık.

Asiye, artık Pamuk Prenses olmasa da dedesinin, babasının prensesi oldu. Bir dizi ile gönüllere girdi. Tacı tahtı yoktu bir traktör koltuğundan başka; ama her Cuma akşamı, her yöndeki evde, kuzeyde, güneyde, doğuda, batıdaki evlerin televizyonları karşısındaki koltuklara onun için oturuldu.

Pamuk prenseslikten çiftçi ASİ’ye’ye yolculuğunda bir Demir tanıdı. Ocağından çıkmış, kızgın kor halinde bir Demir. Hangi kalıba döksen o kalıbın şeklini alacak cinsten de değil. Bir kalıp bellemiş eskilerden kalma, “ille ona döküleceğim” diye gelmiş Hataylar’a. O kalıp, geçmişin acılarını saklayadurmakta. Alaşımı öfke, kin, intikam.

Pamuk yürekli ASİ’ye, Demir yürekli kızgın koru eline aldı onu tozlu kasaba yolunda görüp, tanımasının ardından. Elleri yandı ASİ’ye’nin. Genzi yandı. Dumandan, isten gözü yaşardı. Ama yılmadı. Kendi istediği, doğru bellediği kalıba döktü Demir’i. Pamuk ellerle kalıba dökülen Demir, pamuk hale geldi.

Çocukluğumuzun masallarına, yetişkinliğimizde bir masal daha ekledik. Hiç beklenmedik anda, biçimde. Hiç ummazken. “Masal mı? Bu yaştayken mi?” diye dudak bile bükecekken, eğer birileri böyle bir şey söylemiş olsa. Ama bir masal ekledik dağarcığımıza çocukluğumuzdan çok sonraları, hem de yetişkinlikte. Çocukluğumuzdaki masalların da önüne geçen bir masalımız var şimdi. Adını yazmama gerek var mı? Eminim şu an tüm akıllardan aynı isim geçiyor: ASİ.

Acemi Demirci, Sohbet Köşesi, 24.12.2011



vldn(c)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder