4 Ocak 2012 Çarşamba

Ebru ustası...


İnsan olabilir mi diyor bir an için! 71 bölüm, yaklaşık 107 saatlik bitmiş bir çekim... Allah bilir ham halleri ne uzunluktadır! Olabilir mi gerçekten? Bu kadar ince detay yerleştirilebilir mi? Her detay olmasa dahi, Asi'de ince ince işlenmiş hatta belki bizlerin farkına varmamızın istenmediği... istenmediği demeyelim de hadi, fark etsek de olur fark etmesek de olur gibisinden umursanmadığı, sadece 'kendileri için orada olduğunun yettiği' diyelim, pek çok detayın diziye serpiştirildiği kesin. Bir ebru ustası gibi serpildi suyun üstüne bu dizinin üzerinde olması gereken detaylar. Önce zemin yerleştirildi; Antakya. Peşine Antakya'nın ezeli aşkları gibi, imkansız bir aşk. Ve tersine akan asi ruh. Ve başladılar figürü çizmeye suyun üstünde... İlk damla kor kırmızı bir aşkla geldi o ebru suyuna. Daha ilk başta can evimizden vurdu bizi, Asi ve Demir'i olduğu kadar esir etti seyredenini de kendine. Ve sonrası tek tek kondu bu görsele, aile ilişkileri, saygı, sevgi, sadakat, vefa, intikam, nefret, pişmanlıklar, terk etmeler, hatalar, öfkeler, kıskançlıklar... biricik biricik kondu... Hayatın kendi kondu diziye.

Ayşe Iraz Hanım'ın sözlerini bize getirdiği ilk şarkıda bile, sadece 'Ali' mi, nice duyarlı sahne geliyor gözlerimin önüne! Hangimiz unutabiliriz 'yari sinesinde uyutuşunu' anlatan Demir'i... saçlarına saçlarını karıştıran, Asi'yi göğsünde uyutan Demir'i. Asi'nin saçları Demir'in rüyalarıydı... 10.bölümde Demir'in suskunluğuna, içinden konuşuşuna şamar gibi savrulanlarıydı. Yüzüne inan kırbaçtan daha çok acıttı o saçlar Demir'i. Uzanıp onu tutamadı karmaşasında, elleri ceplerinde öylece durdu ve seyretti gidişini... 14.bölümde bir başka savruluşa izin vermeyip onu kendine çekene kadar da sürdü belki Demir'in acısı.

e.min, Sohbet Köşesi, 3 Ocak 2012




funda / 2.11.09

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder