6 Haziran 2011 Pazartesi

Tuba'ya...

Sevgili kızım Tuba,

Asi forumdan arkadaşlarım sana bir mektup yazmamı istediler çok mutlu oldum. Sana bir şey yazma olanağını tanıdıkları için onlara da sonsuz teşekkürler.

Canım kızım, seninle tanışmam 6 – 7 yıl öncesine dayanıyor. Bir reklam filminde görmüş ne kadar güzel bir kız demiştim. Sonra Çemberimde Gül Oya geldi. Adını bile bilmiyordum. Ama benim için ‘Zarife’ ydin. Eski arkadaşımız ‘Zarife’. Sonra ismini de öğrendim… Tuba Büyüküstün. Kendine yakışan bir soyadı demiştim. Sen bizim gençliğimizdin, bir türlü yaşayamadığımız. Onun için de bizim kuşak seni çok seviyor. Kendimizi gördük çünkü ‘Zarife’de. Evlerimizin kızı oldun, en azından bizim evin ikinci kızısın ve hep öyle kalacaksın.

Sonra Ihlamurlar Altında ve Asi… Ah Asi… Bir Cuma gecesi, eşim şöyle seslenmişti. “Gel, bak! Zarife, eski arkadaşımız… yeni dizisi başlamış!” Asi ile böyle tanıştık, pir tanıştık. Yaşamımızın bir parçası oldu, hala da olmaya devam ediyor.

Asi senin için belki de sadece bir iş Tubacığım ama bizim için tüm Asiseverler için dizinin ötesinde. Hepimiz kendimizden bir parça bulduk dizinin içinde. Önceleri ne olduğunu çözemedik, sayfalarca aylarca yazıştık, hatta ne oluyor bize dedik çoğu zaman. Ama aradan geçen zamana rağmen, Asi’yi içimizde hissediyoruz. Dizinin ötesinde bir şey anlatamadığımız. Asi’ye sen can verdin. O kadar başarılıydın ki sana sonsuz teşekkürler… tozlu koy yollarının mağrur prensesi… Asi çocuğum.

Tatlı kızım, sen kimimizin kardeşi, kimimizin ablası, çoğumuzun da kızısın. Seni çok seviyoruz. Birbirini tanımayan sayısız insanın ortak noktası oldun. Senin sayende çok güzel dostluklar kurduk. Sadece bu olay için bile bizim için vazgeçilmezimizsin.

Seni tanıyınca yanılmadığımı anlamıştım. Çekimler sırasında Antakya’ya gelmiş ama seni görememiştim. Sonra bir İstanbul yolculuğunda hiç beklemediğim bir anda karşıma çıkıvermiştin. Öyle güzel, öyle sade, öyle narin … zarif, alçakgönüllü, terbiyeli ve saygılıydın ki… tabi ayna zamanda da ‘cool’ bir görüntün vardı. “Teşekkür ederim, teşekkür ederim” diyen sesini unutmuyorum hiç. İşte demiştim, ben yanılmamışım. Bu çocuğu bu kadar sevmemin nedenleri karşımda duruyor. Güzel kızım, zaten şimdiye kadar bizi hiç yanıltmadın. Değerlerinden ödün vermedin, duruşunu hiç bozmadın. Her gün gözümüzde büyüyorsun, gönlümüzde yüceliyorsun. Hep böyle kal, e mi canım kızım. Anne ve babana da böyle bir çocuk yetiştirdikleri için tebrik ettiğimizi iletir misin?

Tubacığım, düşünemediğin kadarız. Hep senin yanındayız, seni sevmek ve seni mutlu görmekten öte bir amacımız da yok. Sen ister ‘Filiz’ ol ister ‘Esma’… ister ‘Zarife’ ol ister ‘Asi’… her zaman ‘asret’imizsin… öyle kalacaksın. Şansının açık olması tek dileğimiz.

Gülünce içimizi aydınlatan güzel gözlü kızım, Gaziantep’teki çingene kızı mozaiği sana ne kadar benziyor biliyor musun? Bunu düşünürken çingene kızının oynaman ne kadar ilginç olmuştu benim için. Gönülçelen’deki başarını da unuttuğumuzu sanma sakın. Orada da muhteşemsin. Her zamanki gibi… Asi, Zarife, Esma gibi.

Tubacığım, Monako’ya gideceğini öğrendim, çok sevindim güzel çocuğum. Git, kırmızı halıda yürü de dünya prenses görsün yıllar sonra. Monako bir ‘asi prenses’ görsün. Sana şans diliyorum. Tanrı sana ne istiyorsan onu versin çünkü bunu hak ediyorsun.

Sevgili Tuba, mektubuma son verirken hepimiz adına sana sevgilerimizi yolluyorum canım kızım.

Sevgiyle kal… Asi’yle kal.

Seni çok sevenlerden biri…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder