Binalar göz alıyor Hatay’da. Yapı desem daha
doğru. Öyle çok katlı blok nitelikli bina var etrafta ama şehrin içi müze
gibi.. Eskilerden bahsediyorum elbette. O kadar da eski yapı var ki. Kimi çok
yorgun. Çöktü çökecek gibi.
Tike’nin o küçük heykelini de gördüm. Kaşla göz
arasında, araç içinde; ama gördüm yine de.
Savon Otel eski bir sabun fabrikasıymış. Aklıma
hemen ne düştü tabii ki hemen tahmin ettiniz. Sabun şenliği ve birbirine içini
dökemeyen, dökse de yarım yamalak döken ama eteklerinden gurur dökülen iki
sevdalı elbette. Adları ASİ'ye ve Demir.
Birbirini bileyen iki bıçak gibi iki sevdalı. Bilene bilene inceldiler
ve gurur o bileyide eriyip gitti. Tozları ASİ Nehri sularına düştü.
Sanat şehri Hatay. Mimari, sanat olarak her adımda
karşınızda. Pencereler gel de onlara yazı yazma dedirten cinsten. İpek dersen
tam yeri. Bir de Bursa'yı bilirim ipek denilince. Şalın her rengi, her deseni
ama ille de ipeklisi orada. ASİ akıyor orta yerinden. Bulanık. Daha yenilerde
durulmuş. Çoşmuş taşmış. Islah çalışmaları sürüyor. ASİ'ye mi desem ASİ mi
ıslah olsa da iflah olmaz o sevdayla.
Çiftliğin has odalısı orada. Odalarda koltuklar
cevizden, karyola başları pirinçten. Hele o yer karoları. O karo döşemeler.
Yere resim çizmiş gibi. Nerelerde yapıldığını sordum. İki yer yapıyormuş yapa
yapa. Bir de İstanbul’da bir imalatçısı olduğunu biliyorum o karoların.
Sonunda künefenin tadına da vardım. Közde pişerse
lezzetli mi lezzetli. Yoksa ASİ’de bir keresinde Neriman Hanım’ın o kendine has
edasıyla anlattığı gibi “gazda yapılan künefeye hiç benzemiyor. Közde yapılan
künefe, künefeye benziyor”. O kadar da güzel ikram ediyorlar ki künefeyi,
sülünlerin karşısında yedirterek.
Ayakkabı çarşısı, kuyumcular çarşısı… Pek çok
çarşı var Uzun Çarşı’da. Kolayca kaybolabilir insan orada. Merkez’e yakın
girişten girdik biz. Gözlerim patlıcan kuruları aradı yukarılardan sarkan. Bir
çiftliğin ki Reyhanlı yakınlarında olduğunu duydum, mutfağında en lezizinden
kuru patlıcan dolması olan. Fatma Ana’nın elinden. Kozcuoğulları çiftliğinden
kokular saçarak pişen. Palmiyeli Yolu zeytinyağlı kuru patlıcan dolması
kokusuna boğan.
Hatay sokaklarında iki kız kardeş hatta bir de eli
gitarlı haylaz küçük bir kardeş, bir de
küçük ortanca, Ziya’ya tutkun bir diğer kız kardeşler yoktu. Ama hala izleri
vardı. Ne yağmurlar silmiş o izleri ne de ASİ’nin sel suları.
Acemi Demirci, Sohbet Köşesi, 09.05.2012
ILOS(C)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder