20 Aralık 2011 Salı

Hatay sevgisinin harcı...

Hatay sevgisinin harcı, bizim için Asi. Hatay çoğumuz için Asi ile anlam kazandı. Öncesinde sadece güneyde bir ildi belki de. Ama Asi ile bambaşka bir anlama kavuştu, görselliğin sihirli değneğiyle doğasını, havasını, çayırlarını, çiftliklerini tanıdıktan sonra. Kozcuoğulları derler bir çiftliğin gecesini gündüzünü, acısını tatlısını Kozcuoğulları’ndan daha çok yaşadıktan sonra.



Hatay'ı hep görmek istiyordu.  Tam Hatay turuna katılmak için girişimlere başladığımızda nereden bilecektik Hatay’da geçecek bir dizinin kapıda olduğunu. Beni bir dizikolik yapacağını ve daha önce hiç yapmadığım, hiç bilmediğim diziseverlik uğruna internetten sayfalara bile gireceğimi.


Asi dizisinden önce, daha öyle bir dizinin başlayacağını öğrenmemişken  rezerve yaptırmıştık, bir bayram turuyla. Ankara kalkışlı. Ankara’nın en eski tur şirketiyle. Kuğulu Park’a bakan ofisinde.


Hatay'a gittiğimizde dizi başlamıştı. Ben de daha dizi başlamadan ön tanıtımlarıyla dizinin zaten takipçisi olmaya aday olmayı bile pas geçmiş, asiller kadrosuna katılmıştım. Yani daha Asi’nin tanıtımları sürerken o ön tanıtımların/fragmanların izleyeni olmuştum bile.


Hatay bambaşka bir yer. Bu başkalık, sadece havasının çok güzel olması, burcu burcu kekik, turunç, maydanoz kokmasından değil. Kültür kokmasından. Hatay'da kültür, Hatay dolusu var. Her sokakta, her evin ince işli taşında, her yemeğinde, her tepesindeki tarihi bir eserde, şenliklerde, çiftliklerde, giysilerde, aile bağlarında, bakır kap kaçakta kültürün hası vardı. 


Metropollerde çoktan yitmiş gitmiş kültür, orada sıradandı;  kapı komşulukla yaşayan, yaşatılandı. Metropolün isinde kararmamış kültür, bir de sevdanın hasıyla perçinlenince ortaya ASİ adlı efsane çıkmıştı.
Bir Çocuk Sevdim bana çok mütevazı bir dizi geliyor. O mütevazılığını da çok seviyorum. Öyle cakalı, bas bas reklam kokan ya da yapan, cilalı boyalı bir dizi değil. Hani hiçbir gazete ya da televizyon programı daha diz başlamadan onunla ilgili yaygara filan kopartmadı. Gazeteler sanırım öyle aman aman değinmiyorlar bile Bir Çocuk Sevdim dizisine. Tıpkı ASİ gibi. Bu kendi halindeliğini de çok seviyorum o dizinin. Sağlam bir dizi. Oyuncularının her biri birer  ağır taş. Yerini dolduran, güçlü oyuncular. Tiplemeler mükemmel. Ama sessiz bir dizi. Sesiz sedasız da ilerleyen bir dizi. Emin adımlarla.


 Bir Çocuk Sevdim, Asi ve Elveda Rumeli dizisinden sonra düzenli izlediğim ilk dizi oldu. İşin içinde aile bağları, o hepimizin bildiği baba kız sevgisi girince, bir de gerçek, yürekten, hesapsız kitapsız, katıksız sevgi olunca seyrediliyor o dizi.


Cevdet Mercan  şimdi o dizinin jeneriğini zenginleştiriyor. Çetin Tekindor orada yine kız babası. Ona kız babalığı çok yakışıyor. 


Hiçbir dizi yeni bir ASİ olmayacak. Ama biz evlerinde televizyonlar olarak dizilere bakacağız. Bazılarını sürekli izleyeceğiz, bazılarının oyuncularını sevsek bile bizi sarmayacak, bir iki dakika bakıp geçeceğiz. İçinde sevdiğimiz oyuncular olmasına rağmen. Sevdiğimiz oyuncu, dizi sevmemizin sigortası değil. Dizi, kavramlar bütünü. Bizi saracak, aklımızı çelecek kavramlar, bizi diziye bağlayan kavramlardan çoksa o zaman o diziyi izleyebiliyorum.


Ben, dünya var oldukça kötülüğün de kinin de olacağını bilirim, hep olduğu gibi hayatın içinde. Dünyada yaşıyoruz ve dünyanın mayalandığı kavramlardan, bu kavramlarda. Aslolan bu kavramların yaşadığımız dünyada olması değil bence. Aslolan bu ağır birer yük olan, omuzları ezen kin gibi, nefret gibi kaba saba duyguların yenildiğini, iyilik ve güzelliğin altında ezildiğini görmek. Asla hiçbir şeyin ezilmesinden yana olmayabilirim ama bu iki kavramın, tersi iki kavram olan iyilik ve güzellik kısaca doğruluk altında ezim ezim ezildiğini görmek bana keyif verir. Bu keyfi Asi dizisinde  doya doya tatmıştım. Demir, ASİ’ye’yi sevince ne kin kaldı ortalıkta, ne nefret ne de eski defterlerin gözyaşlarıyla ıslandığından mürekkebi dağılmış günce yazıları. 


Acemi Demirci, Sohbet Köşesi,  19.12.2011



MERVE61


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder