18 Aralık 2011 Pazar

Lezzetli Hatay Turu

Arkeolog arkadaşımız Süheyla 20 gündür Antakya’da. “Gelin, birlikte gezelim buraları” diyor. Plan, program yok. Arkadaşım Hatice’yle yola koyuluyoruz. Hatay Havaalanı’na indiğimizde yüzümüze çarpan tatlı rüzgâr ve bereketli Amik Ovası’nın hoş kokusu
gezimizin güzel geçeceğinin işareti... Görülecek çok yer ve tadılacak çok yemek var...


AYLA DÜNDAR

-Şehrin ortasından geçen Asi Nehri’nin üstündeki köprülerin birini aştık, eski Antakya’nın dar sokaklarındayız. Sessiz Ev’in avlusundaki nar ağacının altında kahvelerimizi yudumladıktan sonra doğru Uzun Çarşı’ya. Mis gibi defne sabunlarından baharatlara, kurutulmuş domates, patlıcandan taze zahtere yok yok. Künefeciler, altı kasap üstü lokanta olan küçük dükkânlar, katıklı ekmek fırınları, sıcak sıcak züngül tatlısı ve lokumlar...
-Yine sokakların arasındayız. Acelemiz yok. Sakin sakin dolaştığımız şehirde akşam olmak üzere. Kulağımıza gelen kuş sesleri inanılmaz. Antakya’nın bir zamanlar kuş cenneti olduğunu daha sonra Süheyla’dan öğreniyoruz. Yemek molasını Hatay Sultan Sofrası’nda veriyoruz. Yoğurt aşı çorbası çok lezzetli.
-Hatay-İskenderun arası otobüsle yaklaşık bir saat. Hem bu yolculuk hem de Arsuz Çayı ziyareti bizi acıktırıyor. Tekrar İskenderun’a döndüğümüzde Ulu Cami Caddesi’ndeki turistik Hasan Baba’da iskender ve alinazik yiyoruz. Tekrar doğru Antakya’ya...
-Her tarafı yeşillik ve şelalelerle çevrili Daphne; bugünkü Harbiye’deyiz... Şelaleye inmeden önce bulmak istediğimiz bir taş ustası var. Küçük elleri ile hiç durmadan çalışan, güler yüzlü Abdullah Özalp’in atölyesindeki eserleri görüyoruz. Ertesi akşam Süheyla ve ekibinin veda yemeği için yine Harbiye’deyiz. Kule Restoran’da babagannuştan sac oruğuna, acılı ezmelerden peynirli irmik tatlısına kadar buranın lezzetli yemeklerini fasıl eşliğinde afiyetle yiyoruz. Manzarası da havası da güzel...
-Saint Pierre Kilisesi’ni es geçmiyoruz.
Habib-i Neccar Dağı yamancında, kayalara oyulmuş mağara yedi metre yüksekliğinde. İsa’ya inananlara Hıristiyan tanımlaması ilk burada yapılmış. 1983’te Papa tarafından burası Hıristiyanlar için hac yeri ilan edilmiş. Ardından ver elini Samandağ. Hz. Hızır Aleyhisselam’ın türbesi önemli ziyarethanelerden. Samandağ’ın eteğindeki Çevlik uzun bir sahile sahip. Yaz sezonu bitmiş, etraf bomboş. Benjamin Restoran’da ızgara balıklarımızı yiyoruz.
Çevlik’in kuzeyindeki Titus Tüneli’ne ve Beşikli Mağara olarak bilinen Kaya Mezarları’na yürüyerek çıkıyoruz. Patika yolun iki yanı mandalina ve defne bahçeleri. Köylü kadınlar mandalina ikram ediyorlar; defne sabunlarından almadan olmaz. Türkiye’nin tek Ermeni köyü Vakıflar’dan geçerek dağ yollarından kıvrılıp Antakya’ya varıyoruz.
-Son gün artık Uzun Çarşı’da alışveriş zamanı... Firik, kimyon, sarmısak, kurutulmuş domates, hurmalı kömbeler, ceviz, tarçın ve nar ekşisi... Ayaklı baharatçı gibiyiz. Bu sayede Hatay’ın mutfağını evde yaşatıyoruz.

http://www.milliyet.com.tr/lezzetli-hatay-turu/pazar/haberdetay/18.12.2011/1476992/default.htm

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder