Meğer Asi bizi bırakmıyormuş. Biz tersini bilirdik oysa.
Cumartesi günü Beytepe yerleşkesindeydik. Ağaçların içinde. Havuzdan büyük bir gölcükteki nilüferlerin resimlerini çekip, kurbağaları ürperterek gezintideydik. Gölcüğün kenarları iri taşlarla sınırlanmış. Aylardan Eylül. İlk günü olsa da.
O iri taşların arasında bir kaç sap demet halinde çıkan ve turuncudan yavruağzına rengi olan ufak boy gelincikleri görünce durakaldım. Hemen resimlerini çektim. İlkbaharın çiçeği, sonbaharın başında karşımdaydı.
Durakalmamın ilk nedeni bir başka görüntüydü. Kütüphanenin görüntüsüydü. Kütüphanenin dış duvarları mozaik ile kaplıydı. En açık seçik, ağaç dallarınca örtülmemiş olanı Hatay Müzesi'ndeki Çingene Kız idi. Yan duvardaki Poseydon da görülüyordu ama elma ağacı onu biraz kapatmıştı. Bir diğer mozaik iyice örtülmüştü.
Tabii onların da fotoğrafını görür görmez çekmiştim. Ben yazmazsam fotoğraf çekiyorum.
Kurbağa sesleri arasında aklıma şu geldi.
"Aslında biz Asi'yi bırakmıyor değiliz. Asi bizi bırakmıyor."
Ta neredeki bir kütüphanede en kültürel öge ile karşıma çıkıyor. Ufacık bir üstü yemyeşil yosunlu gölcükte, nilüfer yaprakları üzerinde kurbağalar güneşlenirken gözüme gölcüğe kenar oluşturan iri taş parçaları arasında bu mevsimde biten bir gelincik çarpıyor.
Hep yazmıştım diye yazarım ya... Hep yazmıştım... Ben o diziyi çiftlik hayatı, aile bağları, tarım, bağ bahçe, ekinler, doğa, kültür, katıksız ve katkısız sevgi, giysiler, kuzular, kırlar, sanki bizim evde esermiş gibi hissettiren dağ esintisi için seyretmiştim. Çiftliğin temeli, tarlanın temeli, kırın, bağın, otlakların esası Topraktı. Toprak sevgisi bize bir dizi hediye etti. O dizi bize ASİ'ye'yi ve dizinin tüm içeriğini hediye etti. Dizide sevgisi ağır basan içinde demir madeni de olan toprak, adını ASİ'ye'nin ikizlerinden birine hediye etti.
O gelincik ve kütüphane duvarındaki mozaiklerini de ben, Asisever arkadaşlarıma hediye etsem..
Acemi Demirci, Sohbet Köşesi, 03.09.2012
ÖZLEM / 10.10.2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder