İsyansız asileriz biz.
Ne korsan gemilerinde paylaşamadığımız hazine için kaptanlara başkaldırdık ne de bir şeyleri yıkıp yakmaya heveslendik asi olmak için.
Sadece bir dizi izledik.
Sadece 71 hafta süren bir dizi.
O kadar.
Asi oluverdik hemencecik sonrasında.
Hem de isyan çıkarmadan. Denizin ortasında değil. Yağmur damlasının kimileyin dualarla beklendiği tarlalara bezenmiş Hatay ovalarında asi olduk biz.
Bu asilik öyle bildik asiliklere benzemez.
Asi dizisinin asileri, yakmaz ama yanar.
Vurgunu olunan tüm kavramların, masmavi gökyüzü altında uzanan yemyeşil tarlaların üzerinde yaşanan sımsıcak bir sevginin ateşiyle sadece sevdalılar değil diziye sevdalılar da yanar. Yananlardan bir nehir olduk.
O nehrin adı Asi’ydi.
Asi olduk biz de Asiye ile.
Aktık asi asi, Asiye ile.
Düz akmakmış, ters akmakmış demedik, aktık. 71 hafta boyunca düz aktık. 72. haftadan beri ters akıyoruz.
İçin için sevdiğimiz ama sesli sesli hiç söylemediğimiz belki sevdiğimizi bile farkında olmadıklarımızı yakaladığımız az rastlanır bir diziyle tarlalarda gezinirdik Asi dizisi ile. Şimdi bu sayfalarda geziyoruz. Tarlalarda ektiğimizi şimdi bu sayfalardan biçiyoruz.
En görkemli yapılarda ağırlandık. Teknolojiden uzak, elektrik düğmeleri yetmiş yıl öncekinden, duvarları taştan, damı kırmızı kiremitten, bazen dış duvarlarının sıvaları dökülmüş, bazen koltuklara, masalara el işi örtüler serpiştirilmiş, avlulu, rüzgarlı, teraslı taştan ama yürekleri pamuktan bir ailenin sohbetlerine kulak verdik. Kız kardeşlerin odalara kapanıp gizli dertleşmelerinin saklı anlarına girdik. Orada asisever olduk.
Bir diziye can verdik. Dizi bile unuttuğunu dizi olmaklığını. Diziyi diri yaptık.
Dipdiri bir dizi oldu Asi.
Hala taptaze, hala esintisi kulağımızda çınlıyor. Hala kuraklık sonrası tarlalara düşen ilk yağmur damlalarının toprağa düşüşü, toprağın buğulanışı, damlayla toprağın buluşmasının kokusu burnumuza burcu burcu değerken gözümüzün önünde yağız atlar geziniyor Samandağı sahillerinde. Kuytu bir saklanma köşesi beliriveriyor gözlerimizin önünde. Issız kalmış bir tepedeki ağacın altındaki yosun tutmuş taşın üzerine oturmuş, kollarını dizlerinde kavuşturmuş buğulu bakışları aşağıdaki Hatay Ovası’nda gezinirken aslında gözleri bambaşka bir hayalin peşinde olan bir kızın hemen yanı başında o hayalin belirmesini biz de bekliyoruz haftalarca. Belki o lastik çizmeli çağdaş Scarlett O’Hara’dan da çok. Orada biz onlardan olduk onları bizden ettik.
Sonra bu da yetmedi. Bir dizi ile bir dizi değişiklik oldu hayatımızda.
Öyle canlıymışcasına gördük, öyle benimsedik ki dizimizi bir sonraki haftaların olacaklarını merakla beklemek yerine bunları haber veren sitelerin kapılarını çaldık.
Kapıyı açan çoktu.
Bir müddet sonra biz de açanlardan olduk yeni çalanlara.
İşte oradan buraya aktık. Asi Nehri hep akar.
Biz de akıyoruz Asi sularına kapılmış halde.
Acemi Demirci, 27.05.2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder