23 Temmuz 2011 Cumartesi

Başlayan sondur sevda...

Zaman tüneline çıkmak için illaki o hayali kurulan makinaya ihtiyaç yok bana kalırsa. Bir sandığı karıştırarak da zaman atlaması yapabiliyor insan. Ben bu yeteneğe sahibim... Siyah beyaz fotoğraflara bakarak, eskiye ait objelere dokunarak, sararmış ilkokul defterlerini karıştırarak pekala olabiliyor yolculuk... Ben bugün bu istekle anneannemin sandığına daldığımda güler yüzlü bir kadının kasetini buldum. Merak ettim. Çalışmaz sandım ama dinledim büyük bir keyifle.

Sevingül Bahadır söylemiş… Çok uzaklardan gelen bir ses onunkisi… Hem tanıdık hem alışılmadık… Sevda Dediğin diyor şarkıda… Pek güzel… Naif…

Sandık yerle bir durumda… Nineden miras kalmış danteller bir tarafta duruyor… Kuşaktan kuşağa aktarılıyor işte bilirsiniz...(herhalde beni de bulacak bu miras) Durmuş bir kol saati… bitmiş bir ruj… plaklar… ayna… okul defterleri… siyah beyaz fotoğraflar… Ama işte şarkı öyle güzeldi ki ben zaman tünelinin ortasında yolu yarım bırakıp geri dönebildim… Bana Asi'yi... Demir'i anımsattı o şarkı…


sevda dediğin nedir nedir ki?
kar üstünde izdir sevda
güne açan yıldızdır sevda

sevda dediğin,
şiirin kalbinde kandır sevda
şarkıda biten yalandır sevda

sevda dediğin nedir ki?
başlayan sondur sevda

sevda dediğin nedir nedir ki?
korularda gecedir sevda
güle aşılı acıdır sevda

sevda dediğin,
denizin içinde ateştir sevda
pınarın gözünde yaştır sevda

sevda dediğin nedir ki?
dilsiz bir kuştur sevda


İşte bu güzel sözlerin akıtıldığı şarkıdan sonra 34.bölümü karıştırdım… Sezon finalimiz… Çektiğimiz çilenin ertesinde kısacık bir anla ohhh dediğimiz ,mutluluktan bir tuhaf olduğumuz bölüm… Aslında bölüm de çileliydi… Son anına kadar…

Defne geç kalmış bir hamlede bulundu. Bu zamana kadar neredeydin diye iç geçiren biz aynı zamanda bağrımıza bastık o dakikada… Asi'yi söyledi Demir'e… Bir inatla ne yapabildiğini, gurur ve kibir arasında kalmışken nasıl tersine akabildiğini vurdu oraya… Demir, Kerim'in endişeli gözlerinin altında tur attı çevresinde...Sonra… Gök gürledi… Hadi, koş sevdiğine dedi belli ki…

Yağmur sevinçle düştü toprağa… Sebep olacağı için kavuşmaya... en olanca kuvvetiyle, bereketiyle serdi kendini toprağa... Ve araba camına düşen her neşeli damla güzel günleri anımsattı Demir'e… Belli ki her şey kavuşmanın daha kuvvetli olması için bütün kozlarını kullanıyordu… Yağmur altındaki Asi'yi gördü önce yağan yağmurda… Atıyla ıslak topraklardan geçmenin mutluluğunu taşıyan gözlerini anımsadı Asi'nin… yağmurdan ağırlaşan göz kapaklarının bir iki defa kırptıktan sonra teşekkür eden gözlerini hissetti yüreğinde… Kolundan tutup kendine çekişini… ilk sersemleyişini duydu dudaklarında… ve yüze giden elleri… dudaklardaki itirafları...bir bir geçti zihninde…

Nefes alıp yoluna devam etti… Yol kısalıyor, ona gidiyordu...

Asi ise suskun bir şehri bekliyordu o sıra… Karanlık basmış, sesler kaybolmuş… Yağmur var tek… Ve de içine giren kasvetli bir kabus… Yorgun bir aşık olarak acıyla bekleyişte Asi… Gözü çamur olmuş avluda her an… Yağmur tam da onun sevdiği gibi yağsa da memnun edemiyor Asi'yi... Asi'nin gözlerinin ardında bambaşka bir gökyüzü var… Puslu, karanlık, susmuş…

Ve tam da o anda... Çamur kaplı avluda… Flu gibi beliriyor Demir… Sırılsıklam... Sanki karışmış yağmurla, bir olmuşlar artık… Asi pencerenin kenarındaki nöbetini sonlandırıyor heyecanla… Demir ondan farksız avluyu geziyor ufacık...Asi koşuyor… koşuyor… Demir bir iki adımla yetiyor zaten… Sonra nefes almaya fırsat kalmadan kollar sarıyor bedenleri…



Asi hapis ediyor kendini Demir'in kollarında… Alınıp verilen her nefes daha çok sarılmak için bir güç kaynağı oluyor..

Geleceğini hissettim..

diyor Asi...Demir bir an ayrılıp yüzüne bakıyor Asi'nin… Çok ıslandık diyor Asi bu sefer… Demir Asi'nin gerçekliğine bakıp zaman kaybetmeden yeniden kollarına alıyor… Kaybetmiş sanmışken… her şey bitti demişken Asi ona doğru akıyor… Bir an öyle bir şey oluyor ki… Yağan yağmur, çamurlaşan toprak, Asi, Demir… Hepsi aynı oluyor… Seçemiyor insan… Öyle sarılıyor ki öldürecekler birbirlerini sanıyorsun ama gür çıkan nefeslerle rahatlıyorsun… Asi ellerini Demir'in başında, boynuna gezdirirken Demir'de hala bir inanamamışlık taşıyor... Oysa hiç o kadar gerçek olmamıştılar...

Yılgın ama cesur bir yağmur akşamı aşka nefes nefes koşan oluyorlar…

Öyle güzeller ki insan imrenemiyor bile...

Hani şu şarkı demiştim ya...

Ben en çok şurasını sevdim;

sevda dediğin nedir ki?
başlayan sondur sevda


TUBASİ, Sohbet Köşesi, 23 Temmuz 2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder