11 Temmuz 2011 Pazartesi

Sonbahar



Asi ve Demir sanki bize bütün mevsimleri yaşattılar. Bu sahne bana sonbaharı çağrıştırıyor… Sonbahar hem hüznü hem de mutluluğu çağrıştırır bana… İlk karşılaşmalarından itibaren sanki o ana kadar sırf birbirlerine bakmak için yaşamışlar gibi, sarılırken dahi hasretliymiş hissiyatı uyandıran bu iki güzel insan bir anda bir keskin bir bıçak darbesiyle yollarını ayırıvermişlerdi. Acı sözler işitilmiş, kırgınlar yaşatılmış, kalpler bir anda paramparça edilivermişti. Demir sürgüne, Asi inzivada beklemede. O kadar yıl içerisinde büyüyen güzel bir çocuk dışında güneş elini eteğini çekmiş doğmamıştı yüreklere. Yaşamak nefes almak değildi elbette. Demir döndüğünde şehre gözlerinde o yaşamadan gömülmüş bir adamı anlatıyordu. Asi ise sadece kızının elini tutarken, ona bakarken yaşıyor oluyordu, şanslıydı… Ama o inatçı kız yerine derinlerde bir yerlerde güçlü olmaya çalışıyor toprağa köklerini salmak için çırpınıyordu. Demir onu bile yapmıyor ,çoktan salmış bırakmıştı kendini zamana..

Artık sevmiyorlar mı derken tam da… bir anda… aslında daha çok sevdiklerini anlattı bana bu kare… Sevgi yan yana olmak, el ele tutuşmak, göz göze bakışmak, tatlı sözler söylemek, sarılmak, öpüşmek değilmiş… Hasret göz yaşları dökmek değilmiş… Acı doruğa ulaştığında göz yaşları korkar çekermiş kendilerini… O zaman anladım… anladık… Aşk görmeden sevmek, sarılmak öpebilmekmiş… Hasret olanaksızca umut edebilmekmiş…
Asi'nin gözlerinden akan yaş tuzlu bir damla olmaktan çıkıp bir hasretin hikayesi olarak kendi dudağından Demir'e tattırdığında… Demir kırılgan bir şahesere özenle, tereddütlüce dokunduğunda… Gözlerini sımsıkı kapattıklarında… Gözlerinde ayrılığın korkusunu yaşattıklarında… Gördüm ki yıllar Asi ve Demir'in aşkına hüzün ve kocaman bir hasret katıp daha da tatlandırmış. Tarifsiz bir acıyla tarifsiz bir mutluluk kenetlenmiş…

Mutluluk… Doğru kelime bu işte… Asi ve Demir yollarını ayırmışken kaderin güzel bir planla, açılan bir zaman diliminde kavuşturması. Kendilerine sunan lütfun hazzını yüzlerinde, gözlerinde, hareket eden parmaklarında, akan ve akmayan yaşlarında yayıp mutluluğu anlattılar… Fısıltıyla söylenen sözler usulca yüreklerindeki yaralara berelere gidip üfledi... acı falan kalmadı.

Asi'nin gözleri akarsu olmuş, Demir yeniden güzel olan her şeye akıp götürdü… Üstüne atılmış ölü toprağından sıyrılıp yeniden filizlendi…

Bu yazıyı yazmakta zorlandım ..Sahneyi başa sarıp sarıp yeniden izledim… Şimdi takılı kaldı hala söyledikleri kulaklarımda;

''Bütün kızgınlığıma rağmen seni sevmekten bir an vazgeçmedim''
''Hep seni düşünüyordum. Her an,her yerde''


TUBASİ, Sohbet Köşesi, 10 Temmuz 2011


ANTE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder