3 Aralık 2011 Cumartesi

Asi şehir... Antakya

Hani Asi bulunduğum şehre gelmişti fuar için… organik ürünler için… (dizide Asi’nin organik tarımı birlikte yaptığı beyle rastlaşmıştım)… “Antakya’ya gelin” demişti, “biz oradayız, siz bizi unutmadıkça hep var olacağız.” İşte arkadaşlar ben Asi’yi çok özledim, Tuba’yı çok özledim. Antakya’ya gidiyorum asi arkadaşlarım, dar sokaklarda, Asi’nin kenarında, Samandağ’ında, belki çiftlik yollarında, Reyhanlı’da dolaşacağım. Mado da oturacağım, uzun çarşıda gezeceğim, Asi’yi yeniden yaşayacağım.
Merak etmeyin, her şeyi sizin gözünüzle de göreceğim. Kızım ve eşimle gidiyorum bu sefer. Ben gördüm onlara da anlatacağım bu gizemli şehri. Bakalım sokaklar beni daha önce olduğu gibi etkileyecek mi. Her köşe başından Asi çıkar mı? Demir’i görür müyüz? Aaaa Defne lokantadan mı geliyor! Her şey… kırlar bayırlar bana ne gösterecek, çok merak ediyorum.

minikkulak, Sohbet Köşesi, 15 Kasım 2011

duygu


Yakınlarda oralarda bulunacağına; içindekileri, dışındakileri soluksuz izlediğimiz, bizden bilip sevdiğimiz çiftlikte olacağına seviniyorum. Sadece sen oraları göreceksin diye değil, çektiğin resimlerden biz de göreceğiz diye sevincim.

Acemi Demirci, Sohbet Köşesi, 16 Kasım 2011

duygu


Sevgili minikkulak... güzelliklerle git, güzelliklerle dön bizlere. Çok söze gerek yok aslında... biliyoruz ki sen taşıyacaksın bizlerin asi enerjilerimizi, gözlerinin ellerinin değdiği her Antakya köşesine. Sevgilerimizle karşılayacak kışı o topraklar bizleri serptiğin her bir yerde... bahara değin koruyacak yeşilin tohumlarını bu sevgilerde... ve dünyanın en güzel çiçekleri açacak yine vakti geldiğinde...

e.min, Sohbet Köşesi, 16 Kasım 2011

duygu


Sevgili minikkulak sizi çok kıskanıyorum bunu bilesiniz öncelikle...
Lütfen onların gezdikleri her yere gitmeye çalışın vaktiniz olduğunda... İki çiftlik arasındaki arka yolda yürümeyi de unutmayın ne olur. Kuşlu ev mi? Şehir kulübü mü yoksa Mado mu bilemedim şimdi... En iyisi bir gece Kozcuoğlu çiftliğinden Doğan çiftliğine doğru bakarken siz de Asi olup Demir'i gözleyin diye rica etsem.
Dostlarım bir gün mutlaka Antakya da bir arada olmalıyız derim ben. Ama o gittiğimizde tek bir yeri atlamak istemem o nedenle en kısa zamanda baştan sona bir sahneyi bile atlamadan tekrar seyretmem lazım. Hatta Neriman’la Süheyla’nın çaya gittiği ev bile olabilir görmek istediklerim arasında. Hani Kerim’in Defne’yi aldattığı dedikodularını dinledikleri...Orayı nasıl buluruz bilemem ama... İlk dansın yapıldığı parkı biliyorum. Madamın sandalyesine otururum gözümü kapayarak, müziğe ve onlara kendimi kaptırabilirim. Tarlalar tarlalar o tarlalar bir konuşsa, buğday tarlaları o kırmızı çiçekler... Köprünün çok kötü hikayeleri var görmek ister miyim bilemiyorum. Savon otelde de çok anımız var ilk oradayken adını öğrenmişti Asi’nin Demir... Sonra Doğum günü partisinde...
Sevgili minikkulak her an kulağınız bizde olsun çünkü çok çınlayacak bu sefer.... güle güle gidin keyifle dönün.

SerapSU, Sohbet Köşesi, 18Kasım 2011

duygu


Sevgili Asi dostumuz… yükünüz çok ağır bilesiniz. Hepimizin gözünü ve gönlünü size yükledik. Asi diyarlarına götürmeniz için. Yolunuz açık olsun. Sağ-selamet gidin gelin. Yedikleriniz, içtikleriniz size sağlık olsun, gözlerinizin değdiğini bizimle paylaşın. Sabırsız arkadaşınız olarak bekliyorum.

Geçtiğiniz her dar sokakta AsiDemir'e dair izler bulacağınızdan eminim. Keyfini çıkarın. Tozlu köy yollarına da yolunuz düşerse eğer, ya at üzerinde mağrur bir prenses, ya da elinde sopası ile kuzularını güden güzel gözlü bir kız çocuğuna rastlarsanız, bizim selam ve sevgilerimizi de iletin.
Siz de Kerim ve Demir'in ilk geldiği gün gibi toprağı rengiyle birbirinden ayrılmış tarlaları kuş bakışı izlemek için, manzaralı bir yer bulun kendinize. Hepimiz için bir yamacın kenarında derin deriin soluklanın lütfen. yağmur düşmüş toprağın, çimenin, çiçeğin kokusunu içinize çekin.
Biliyorum, ne kadar çok şey istedim sizden. Ama ne yapayım, söz konusu Asi olunca… halden anlarsınız değil mi?

*naile* , Sohbet Köşesi, 18 Kasım 2011

duygu


Antakya ismi nasıl heyecanlandırıyor hepimizi.
Hep Asi ile anacağız sanırım bu güzel, kültürlerin kardeş kentini...
Hayatımızdaki yeri hep özel olacak... Her gidenin arkasından özeneceğiz, Asi ruhunun içinde olacağı için... Yüreğinde bu gizi taşıyanlar için "ASİ"nin dokunduğu yerlerin tazeliği hiç kaybolmayacak...

ozenc-can, Sohbet Köşesi, 18 Kasım 2011

duygu


Asi mekanları…“Kuşlu ev mi? Şehir kulübü mü yoksa Mado mu bilemedim şimdi.” … ama bazıları şu anda yokmuş bile yerinde. Konuştum sevgili minikkulakla telefonda. Sağ olsun aradı beni, eski şehrin o dar sokaklarında yürürken, konuştuk… ben de oradaydım sanki. “Asi gibi dokun şehrin duvarlarına” diye diledim ondan. Ne yazık ki Mado ve telefonda yanlış anlamadıysam Demir’in mahkeme sahnesinin çekildiği sahnelere mekan olan o adliye sarayı da sanırım yıkılmış. Dün de Samandağ’ı, Reyhanlı ve çevresini gezeceklerdi. Bir asi yürek olanca heyecanıyla çarpıyor Antakya’da şu sıralar. Bizim için de çarpıyor.
Biz gittikçe eksilen kıymetleri bize topyekün sunduğu için de çok sevdik Asi’yi… çok özledik hem Asi’yi… hem Asi yaşamları. Değerlere tutunan ve ilkeleriyle yaşayan insanları. Suçlu olduğunu hissettiği yerde Demir’in gözlerinin içine bakmakta zorlanan o İhsan bakışlarını… Kendisinden intikam almaya gelmiş o çocuğa bile kızamayan İhsan anlayışını. İyinin ve doğrunun eninde sonunda galip olacağına inancı… evet güzel insan profilleri vardı Asi’de… onun için unutmak mümkün olmuyor Asi’yi.

e.min, Sohbet Köşesi, 20 Kasım 2011

duygu


Perşembe aksamı Antakya’ya inerken o küçük havaalanı ile karşılaşacağımı zannediyordum. Yerine çirkin bir cam yığını buldum. Hayal kırıklığımı size anlatamam. Alanımız biraz ilerde terkedilmiş bir şekilde duruyordu. Oraya yönelmek istedim, görevliler engelledi. Şaşkın şaşkın bu kadının terk edilmiş binada ne işi var demişlerdir. Bilmezler ki o bina bizim için ne kadar değerli. Şehre geldiğimizde hava karanlıktı. Mado’da bir çay içeriz derken, Mado yıkılmış. Kalakalmışım! Duygularımı anlatamam. Hele yanındaki konak… hani balkon sahnesinin çekildiği, o muhteşem sahnenin çekildiği yer… içeride bir şey kalmamış. Ki bir arkadaşım, konuyu çok iyi bilen, balkon sahnesinin hiç tekrarlanmadan bir defada çekildiğini anlatmıştı.

Akşam yemeğimi Anadolu restoranda yedim. Demir’in boğazına dizilen yemekler bence çok güzeldi. Sabah kalkınca doğru çarsıya Antakya sokaklarına çıktık. Her yeri adım adım dolaştım. Sevgili e-min ile o sırada telefonlaştık. Sokaklarda o kadar dolaşmama rağmen kuşlu evi bulamadım. Sorduğum kişiler ne yazık ki Asi’yi bizim kadar iyi izlememişler, bilmiyorlardı. Kiliseye gittim, parkta dolaştım, adliye sarayına gelince bir şok daha. Adliye bir taş toprak yığını. Kahroldum. Dizinin en anlamlı sahnelerinin çekildiği adliye…

Neyse ki, Demir’in ofisi yerli yerindeydi. Penceresinden ışık geliyordu, çalışıyordu herhalde. Otelimizin yanında ilköğretim okulu vardı, sabah miniklerin güzel sesleri ile uyandım. “Asya” dedim, belki de bu okulda okuyordur. Antakya çok medeni aydın bir şehir. Her yerde, dükkanlarda Atatürk resimleri var. Öyle adet yerini bulsun diye değil, sevdikleri için asmışlar. Yakalarda Atatürk. O kadar çok okul var ki ben saymaktan yoruldum. İstanbul’da görünen manzaralar asla yok Antakya’da. Suriye’den gelenler bile normal giyimliydi. Antakya’da yasayabilirim dedim. Zaten tanıdıklar var Reyhanlı’da.

Bu sefer şehrin içinde kaldığımdan halkla daha iç içeydim. Savon otele gittim. Cemal Ağa’nın kahve içtiği köşede ben de kahvemi içtim. Verda sabuncusuna gittik. Sabunhane bu sefer boştu. Dizinin nasıl çekildiğini tekrar anlattılar. Biz de çıkıp sabun kazanlarına altınlar attık hayalimizde. Her şeyi objektif anlatmaya çalışıyorum. Demir’in çok esprili olduğunu söylediler. “Ya Asi?” dedim…”Ya Asi!”… öyle bir bakmışım ki, Tuba’nın çekingen davrandığını halkın Tuba’ya çok ilgi gösterdiğini ve bunalttıklarını anlattılar. Demir’in esprileri yüzünden çekimler çok uzun sürmüş, gırgır şamata, herhalde ilk dönem.

Akşam Sveyka adlı restorana gittik, ilginç bir yer. Konuşurken gene asi açıldı. Zaten ben açmasam kızım annem asi için geldi deyip lafa başlıyordu. Garsonlar birlikte çektikleri fotoları gösterdiler. “Burayı hatırlamadınız mı? dediler, bana da hiç yabancı gelmemişti. Tam “İhsan Bey’in, Antakya’nın Avrupa Birliği için…” derken bölüm aklıma geldi. 22 bölüm… Garson “çok dik katlisiniz” deyince, bizim masa kahkahadan inledi. Kızım “dikkatlimi!” deyip güldü. Kaç kere izledi sorun diye benle dalga bile geçtiler. Masanın fotosunu çektim Mine’ye göndereceğim.
Yalnız bizim sanki aynı yerde gördüğümüz mekanlar birbirinden o kadar uzak ki. Sveyka da mekan için çekilmiş. Kapısı antik, otelin önünde çekilmiş. Sonra baba-kız yürüdükleri Demir’in evinin olduğu yer, daha uzakta. Mesela Reyhanlı’dan asi nehri geçmiyor. Nehir Samandağ’ından denize dökülüyor. Asi’yle yan yana denize kadar gittim, Akdeniz’e kavuştuğu yerde, ona veda ettim.

Sonraki gün araba kiralayıp çevreye gittik. Ben biliyorum ya, rehberlik ettim tabi. Önce St.Simon manastırına çıktık. Düğünü tekrara yaşadım. Asi buradan geldi, asi burada durdu, İhsan Bey burada fenalaştı vs. Bizimkiler yeter bile dediler. Şoförümüz dizide de şoförlük yapmış. Çetin Bey’i çok iyi tanıdığını çok sevdiğini anlattı durdu. Tabi ben “Ya Asi? ”dedim. Tuba’nı özellikle makyaj konusunda biraz zorluk çıkardığını, çok titiz olduğunu anlattı. İnsanlarla fazla ilişki kurmadığından bahsetti. Bunun normal olduğunu, zaten bunu bildiğimizi savunarak kızıma toz kondurmadım.

Samandağ’ında, Titus tünellerinde, Demir’in bağırıp ağladığı yere zorda olsa ulaştım. Fotolar inşallah çıkmıştır.Daha sonra sahildeydim. En güzel sahnelerin çekildiği sahilde ben de yürüdüm. Deniz çarşaf gibiydi. Orada Asi ve Demir’in varlığını hissettim. İnşallah buraları bozulmaz diye düşündüm.

Dönüşte, insanlar pamuk tarlalarından dönüyorlardı. Kızıl kahve toprağın üzerinde beyaz pamuklar. ASİ dedim, atının üzerinde gün batımında tarlaları kontrol ediyordur. Yine tozlu köy yollarının mağrur prensesi. Canım kızım, o çamurları bir mücevher gibi üzerinde taşıyordur. Uzaklara dalmış Demir’in ofisten, Asya’nın okuldan gelmesini bekliyordur, belki köprünün başında… ben öyle düşündüm… öyle hissettim işte.

Reyhanlı Antakya’ya çok uzak. Çiftlik sınırın hemen kenarında. “şimdi oraları karışık, gitmeyin, Suriye’den gelenler var” dediler. Bizimkilere fazla ısrarcı olamadım çünkü tahammül sınırlarına geldiğimi hissetmiştim. Kendi kendime söz verdim, 2 yıl sonra gene gideceğim. Çünkü müze Reyhanlı’ya taşınacakmış. Mutlaka Reyhanlı’ya gideceğim. Bir gün belki beraber gideriz, isteyelim yeter ki. Birbirimizi biz anlarız ama eşim ve kızım bana çok iyi dayandılar doğrusu, onlara teşekkür ettim.

Son gün uzun çarsıdaydım. Neriman’ı çeyiz aldığı dükkanı gördüm. Defne’nin lokantası zaten orada. O harika görünen Cemal Ağa’nın konağı yığıntı gibi. Belki de dizide ki gibi hayal etmemiz daha mı iyi olacak bilmiyorum.
Hepinizin gözüyle bakmaya çalıştım, her yere. hepinizin demiştim ya bakalım aynı duyguları duyacak mıyım diye. Mekanlar yok olsa da Asi ve Demir oradaydılar. Cemal Ağa da orada. Affan kahvesinde nargilesini içerken haytalı da yiyordu, midesine dokunsa bile. Geçerken beni selamladı.

Asi arabanın içinde Savon otelin önünde, Defne’nin “gitmişler” sesini duyunca “İkisi de mi?” der gibiydi. Yıkılan Mado evinde Demir’in Asi ve Ali’yi seyrederken ki hırsını hissettim. Çünkü kapı hala duruyor. Karşıdan bakarken sanki ofiste Demir dolaşıyordu, başı bir görünüp kayboluyordu. Dar sokaklarda Asi’yleydim. Sert ve hızlı yürüyüşlerle yürüyüp durduk.

Asi’nin yangın sahnesinden önce, arabadan inip Demir’e baktığı, o çok güzel, bence rol olamayacak kadar gerçek sahneyi hatırladım. Arabanın durduğu yerde bende durdum, hatta Asi’ye dikkatli ol kızım dedim.

Vakıflı köyünde pansiyonun merdivenlerini de çıktım. Hani İhsan Bey nasıl çıkmıştı Defne’yi almak için geldiklerinde. Asi ve Demir’in odasını göremedim, 47 bölüm belki başka yerde çekildi ama dans ettikleri düğün yerinde Hıdır ile Musa’nın buluştukları kahvede oturdum. Düğün gecesini tekrar hatırladım.

Velhasıl dostlar çok yazdım ama yazmak istedim. Ne gördümse paylaşmak istedim. Benim için hala oradalar. Tuba ister kaprisli olsun ister soğuk, benim için ASİ, başka yolu yok. Her zaman asi, her zaman zarife. Asla vazgeçmem.Uzun çarsıda köpeği ile geziyormuş, hatta köpeğine künefe bil yedirmek istemiş, öyle anlattılar. Hepsi oradaydılar. Hepsi Defne’nin çok zayıf olduğunu ama çok yediğini anlattılar. Devamlı gülermiş benim kristal kızım. Asi’m ise daha ağırmış. Çok ilişkiye girmemiş. Yazdığım gibi, çok zarif ve narin olduğunu söylediler. Onlarla çok diyaloga girmediği için, bizden çok hoşlanmadı diye sitem ettiler. Ama ben kızımı gene zırhımı giyip kılıcımı çekerek sonsuza kadar savundum. İzlenimlerim bunlar uzun oldu kusura bakmayın.

minikkulak, Sohbet Köşesi, 22 Kasım 2011

duygu


Sevgili minikkulak hoş geldiniz ama çok çok hoş geldiniz. Bana iki yıl önce kendi yaşadığım deneyimlerimi hatırlattınız. Kızım ve eşimle ve bana tahammül edilerek , garsonlarla konuşarak, orada burada şurada her yerde Asi’den konuşarak geçen Antakya günlerimi. Asiyi bilmeyen Antakyalılara kızarak, AsiDemir şuradaydı buradaydı muhabbetleri ile.
Benim için çok hoş oldu gerçekten. Sizinle tekrar bir yolculuğa çıktım inanılmaz güzel geldi sağ olun. O zamanlar ben olmaz rüyalarımın da peşindeydim. Ama çok benzer yorumları duymuşuz inanın. Ben de yazmıştım o zamanlar. Şimdi hatırlıyorum Kozcuoğlu çiftliğin oradaki köylülerle ve Doğan çiftliğinin karşısındaki evdekilerle yaptığım uzun söyleşileri. Eşimin gözüme inanılmaz bir şekilde bakışını hatırlıyorum. Bu sen misin, diyen!
Antakya her türlü güzel bir şehir, sanki başka bir dünya gerçekten... Mutlaka görülmesi gereken... AsiDemir aşkları için başka en uygun mekan ben düşünemedim bile ne o zamanlar ne de sonrasında...
Mutlaka bir gün hep beraber orada olmayı ben de çok isterim . Hiç bir mekanı kaçırmadan gezeriz. Birbirimize binlerce kere sahneleri hatırlatarak...

serapSu, Sohbet Köşesi, 22 Kasım 2011

Sevgili minikkulak, yıkılan her Asi mekanı, bizim de içimizden bir şeyler yıktı. İyi ki Asi çekilmiş. Onun sayesinde yıkılsalar da, artık olmasalar da öyle çok şey var ki, hiç yıkılmadan yaşayacak dimağlarımızda.

Acemi Demirci, 27.11.2011

duygu

3 yorum:

AR.AL dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
AR.AL dedi ki...

merhabalar.Ben antakyada üniversite okuyorum 19 yaşındayım asi dizisi en çok sevdiğim hayran olduğum dizi.bu sayfayı bulana kadar benim kadar önemseyen başka birileride varmıdır diye düşünürdüm hep tesadüfen bu sayfayı buldum ve çok mutlu oldum yıl 2018 ben hala asi dizisinin tekrarlarını izliyorum ve hala asi dizisinin çekildiği çiftlikleri göremedim antakyalılara sorduğumda adrese dair iyi cevap alamadım pek de tanıdığım yok zaten burda reyhanlıdaymış anladığım kadarıyla gerçek ismide kozcuoğlu çiftlik olarak mı geçiyor bilgi verirseniz çok sevinirim.

Asici dedi ki...

AR.AL merhaba. İnan bende ayni şeyler düşündüm, acaba dedim benim kadar Asiyi seven yakioedent, cekim yapılan mekanları mutlaka ziyaret etmek isteyen.. bende bu bloga rastlayınca açıkçası çok sevundim, uzun uzun yazılan yazıları sıkılmadan zevkle okudmo.. kendimden birşeyler buldum her cümlede.
Bende iş için Antakya'daym birkaç aylığına.. Demirin Kerimle devamlı yürüdüğü Kapalı Carsiyi gezdim hâlâ da gezmeye devam ediyorum fırsat buldukça.
O dar Antakya sokaklarinda Demirin evini aradım bulamadım, artık soracagim birine bi dahakine. Cemal Ağanin konağını da aradim bulamadım ama oraya bakımsız kalmis yığınti kalmış diyorlar maalesef. Ha birde Neriman Hanım Madam ve Almanyali damat adayı vardı ya :) onların künefe yediği kunefeciye haftada bir mutlaka ugrarim.. ismini hatırlamayan varsa Ferah Künefe, Ulu Camii yakınlarında.
Yillardir Antakyaya gelme hayalim vardı, hamdolsun hem iş hem gezi durumu oldu, istesem denk gelmezdi.
İnş Reyhanlı tarafına da, İhsan Bey'in Demirin ciftligine de gtcem fırsat olursa.. ayrica öğrenci dostum, ciftlik, Kozcuoglu olarak geçmez, o dizideki ismiydi. Kozcuoglu birçok dizide soyisim olarak kullanılmakta.
Asi severlerden Antakya da olan varsa, akşam 22:30 gibi Ferah Kunefede olcam duyurulur.. selametle

Yorum Gönder