21 Ağustos 2011 Pazar

Akdeniz'de başlayan masal...

Ege yolları Akdeniz yollarını andırır. Akdeniz’in inciri, narı, limon ağaçları Ege’de de aynıdır Akdeniz’de de. İzmir’de daha çok limon yetişir. Yaprağı burcu gibi, mis gibi kokan Çeşme limonu dikilidir bahçelerde portakaldan, mandalinadan ziyade. Kimileyin bahçelerdedir narenciyeler kimileyin yol boylarında. Ha Ege’de ha Akdeniz’de nerede olsa yetişir onlar; ama o iklimde yetişirler. Aynı yapraklı ağaçlar aynı renkteki meyvelerini verirler ha güney olmuş ha batı olmuş aldırmadan.

Akdeniz’de sedir ağaçları uzanır tek tük; Ege’de ardıç. Ege dediysek, İzmir civarı. Çeşme.

Ne kuşlar öter o ağaçlarda, ne kuşlar. En son nefti mavi tüylerle kaplı kanatlısını gördüm. Göçmen olmalılar. Bu sene oralarda konaklamışlar anlaşılan. Daha önceki yıllarda gördüğüm kırmızı siyah kuşları görmeyeli çok oldu.

Kumrular fıstık çamında gezmeyi çok sever. Ardıçtan kalkar zeytine konarlar.

Sığırcıklar ağaç diplerini deşerler zıplaya döne. Kırıntılara gelenleri de olur. Bahçedeki ekmek kırıntılarını yerken biraz biraz size alışır bile bazıları. Yine de temkinli olmayı bir kenara bırakmazlar. Gözleri hep üstünüzdedir.

Ege kokusu benzer Akdeniz kokusuna. Kekiği, sarı kantaronu. Ama sakızı Akdeniz’de bulamazsınız. O sadece Çeşme vardır.

Aslında İç Anadolu’da, Karadeniz’de, Marmara’da Akdeniz dolu günler yaşanıyor hep. Akdeniz’in adı ASİ oldu artık. Kıvrıla kıvrıla akan tüm nehirler, ASİ ters akar dedirtti yataklarında çağıldarken.

Koca Akdeniz geldi bir çiftliğe sığdı. Tarla oldu, konak oldu dar sokaklara dizilmiş. Hatay oldu.

Narenciyesi, inciri, palmiyesi benzese de yine de benzemez tam olarak Ege ile Akdeniz. Coğrafyasından değil elbet. Aşklarından. Lastik çizmeli kız ile yan çiftliğin Demir’i Akdeniz’de yaşadı.

Ege’de bile Akdeniz dolu günler yaşanıyor. Mandıralardan gelen çiftlik kokuları hep aynı çiftliği, o çiftliğin halkını çağrıştırıyor. Ağustosta bile serin, rüzgarlı, haşin dalgalı sahilde sörfçüler var ama atla gezen bildik iki sima olsa fena mı olurdu. Belki yağmur bile yağardı üstlerine; sırılsıklam olurlardı. Onlar fark etmezlerdi gerçi sırılsıklam olduklarını eminim. Onlar zaten sırılsıklam olmuş zira. Aşktan. Hani bizim ASİ’ye ile Demir.

ASİ’yi de Ege de bulamazsınız. O sadece Akdeniz’e akar. Ege’nin eski taş evleri bir Akdeniz masalını anımsatır. Adı ASİ olan. Nedense burnunuz sızlar. Bir çiftlik görmeyi istersiniz taş evin yerinde. Kozcuoğlu Çiftliği diye anılan. Bahçesinde tanıdık birileri olsun istenir. Evin kızları, Ökkeş, Fatma Anne, deli dolu tavırlarıyla Aslan. Çığırtkanca bağıran, sataşırcasına söylenen Neriman’a bile razı olursunuz ama masal Akdeniz’de başlamıştır, Akdeniz’de bitmiştir. Asi Nehri tersine akar ama zaman tersine akmaz. Kalan derin bir izdir her şeyde o masalı çağrıştıran..

Acemi Demirci, Sohbet Köşesi, 16.08.2011

snm

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder