14 Ağustos 2011 Pazar

Yağmurunu da ver...

Bereketini verdin… Yağmurunu da ver diyordu ya Asi...
tohum attığı toprağının yeşermesi için…
Tanrıdan yakarışıydı kendince…
Yağmurlar… yağdırıldı...

bereket olsun diye toprağa… dağa-taşa...
sevi olsun diye yüreklere...

bilmezdi belki, toprağın kızı…
yüreğinde de bir sevdanın yeşereceğini…

Sevgili Asidostlarıma bir merhaba…
Ağustos'un 15'i yaz… 15'i kış derdi anneannem… 15'ine gelmeden yaz sıcaklarına bir yağmur molası verdik… doğal olarak da balkona…

Yağmurun bereket olduğuna ben de inanırım Asi gibi…
yaşamın sürekliliğinin temelidir...

ama bu kadar seveceğim aklıma gelmezdi…
gelmezdi...
çünkü..
yüzüme çarpan yağmur damlalarıyla çocukluğumdan beri kavga eder dururum… (huy-suz-luukk … böyle bir şey...)

ama AsiDemir… ezberimi bozdurdu...

Yağmur... hiç kimseye yakışmadı… onlara yakıştığı kadar…
o yağmur altında… ilk sarılışı gördük… Demir köprü üzerinde…

İçlerindeki duyguların şiddetini ilk yağmur altında test edip onayladılar…(Neriman görmedi ama… biz gördük...)
o yağmur bile ateşi söndüremedi…

Saçak altlarından medet umduk… Kuşlu evde… Asi'nin saçından tenine süzülen damlalara Demir'in gözlerinden kaçamak bir bakış attık…

sonra…

yine bir yağmur altında..arklar temizledik… hep beraber…
o yağmur altında… kızgın… öfkeli… Asi… Adana'ya gitme kararını Demir'e açıkladığında…
o yağmurların toprakta değil ama Demir'in yüreğinde taşkın sele dönüştüğünden eminim…
su kadar kolay akıp gitmemeliydi… Asi... başka yağmurlarda ıslanmamalıydı…

Merhum Cemal Ağa, bile…yine kaçakçılık günlerine dönüvermişti… o yağan yağmurdan medet umarak…taze Damat Kerim'le kızların çeyizini hacze kurban vermemek için…

ve sonra…

yağmurlu bir gecede… su uyur… düşman uyumazdı… konağında… yatağında…yaşamı son buldu Cemal Ağa'nın…
ama öyle bir sel kaldı ki… geride… önüne kattığı her şeyi başka başka yerlere sürükledi… sürüklendik...

şehrin biraz ötesinde…
Çiftlikler bölgesinde… Kozcuoğlu Çiftliği’nde…

buğulu gözlü güzel bir genç kız… dışarıda yağan yağmura bakıp… yaşamıyla ilgili verdiği kararın doğruluğunu sınarken…
bir hayal belirdi… gözlerinde… tanıklık ettik...
yağan yağmura aldırış bile etmeden…
bembeyaz gelinliği içinde…
at üzerinde…
yüreğinin sesini dinleyip… Demir'e koşmuştu… dörtnala…

Şehirden… Çiftliklere giden yolda…
genç bir adam… arabasının hızını yağmur silecekleriyle yarıştırıyordu…
içinden taşan duyguları sahibine teslim etmek için…
ayrıca…
geri verilen armağan at da ait olduğu yerde yaşamalıydı…

ve an geldi…
camın ardındaki buğulu gözlü genç kız… bahçedeki yağmurdan sırılsıklam ıslanmış genç adamı gördü...
içindeki duyguları… ayaklarının bağını çoktaan çözmüştü… koştu… hiç durmamacasına…
demek… hayal ve gerçek böyle karışıyordu birbirine…
yağmurlar altında.. sarılıp sarmalandılar… yanlıştan dönmenin mutluluğuyla…
ama mutluluklar kısa sürermiş derler… öyle de oldu… ışıkları yanıp sönen polis arabası… yağmuru bıçak gibi kesti…
ortalık kara kışa teslim oldu…

eksik kalanları vardır şüphesiz bu yağmurların… devamını siz Asidostlarıma emanet ettim…

bir yaz yağmuru… nereden aldı nereye getirdi… sözü…

4 mevsimi yaşadık… Asi'de…
kimi zaman … bahar dalları açtı…
kimi zaman… sıcak... ateş gibi yakıp kavurdu…
kimi zaman… bahar yağmurları yağdı…
kimi zaman da kara kış oldu…
duygu coğrafyamızda…

belki de bunun için o kadar sevdik… bağlandık bu diziye...

Sevgiyle kalın… esenlikle yaşayın…

*naile*, Sohbet Köşesi, 12 Ağustos 2011


MERVE61

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder