Hatay’da bir çiftlik.
Örme taştan duvarları. Örme taştan duvarların üzerinde dört kız kardeş. Bir de ağabeyleri olacak Aslan. Daha hiç birinin haberi yık bu kardaşlıktan. Bir de baba var o çiftlikte. İhsanmış adı. Baba gibi. Hasından. Bir baba ki bırakmış avukatlığı, davaları. Giymiş çizmeleri, kasketi, vala pantul ya da zıpka denilen dize kadar bol inen, dizde daralan, çizme içinde kalan pantulu. Çiftçiliği yeğlemiş nicedir. Tarlaları, ekinleri yeğlemiş hayli zamandır mahkeme koridorlarına. Bir dede ki baba mı baba. Ağa da hem. Baba da hem. Hin de olur isterse cin de. İsterse pamuk yürekli bir kız babası da olur isterse dört pamuk prensesin iyi kalpli dedesi de. Ama kayınpederligi sıkıdır. Damat boğan cinsinden. Gerçi o elleriyle boğmaz damadını ama boğum boğum daraltır onun içini.
Hatay’da bir çiftlik.
Koyunlar kuzular meleşir orada. Tavuklar kaçışır ortalıktan; horozlar ötüşür. Ceviz ağaçlarının iri yaprakları rüzgarda oynaşır tatlı hışırtılarla. Terasından ova görünür çiftliğin, maydanoz ekili, mısır ekili, turunç dikili. Terasında dertli anlar geçirilir gözler çok uzaklara dalamışken. Hatay yeli, limon çiçeklerinin kokusunu taşır teras sefası yapan saçları maşalı kızlara. Kemerin ucunun aşağı sarktığı ince belli kızların geniş etekleri savrulur durur esen yelde saçları gibi.
Hatay’da bir çiftlik.
Yakınlarından Asi nehri geçer o çiftliğin. ASİ’ye yüzer Asi Nehri’nde. Bazen de düşer nehre. Boğulmasına az kalır. Bir kurtaran her zaman bulunmaz ama onu bir kurtaran bulunur. Adı Demir olan. Daha bilinmedik düşman. Daha bilinmedik sevdicek. Gör bak başa neler gelecek. ASİ sularında boğulmayanlar, sevda denizinde boğulup gidecek.
Hatay’da bir çiftlik.
ASİ’ye kurtarılmıştır Asi’nin azgın yeşil sularından; annesi ASİ’nin yeşil sularınca yutulan demir gibi gözükse de pamuk yumuşaklığındaki biri tarafından. ASİ’ye, Asi’de boğulmaz. Suda boğulmaz ama ASİ’ye boğulur bir demir gözde. Kalbi kırık, içi buruk Demir’in gözlerinde.
Hatay’da bir çiftlik.
Defne dalından kırılgan bir Defne. Kırık gülüşlü, ürkek bakışlı. Her ressam onun tablosunu yapmak ister. Her duruş ancak o zariflikte anlamlı olur bir tabloda.
Hatay’da bir çiftlik.
Giysilerin en kır desenlisi, kadına yakışanı, efil efil rüzgarda tiril tiril uçuşanı görüldü dört kız kardeşte, o çiftlikte. O giysiler mi çok güzeldi yoksa o giysiler sadece o çiftlikte o çiftliğin kızlarında mı güzeldi demedik bile. Giysiler en güzelindendi, en güzel çiftlikte, en zengin kültürde, taş mimarisin, kırın bayırın hemen yamacında. Kırdandı, çiçektendi, rüzgardandı desenleri kumaşların. Terzi işiydi hem. Elde dikilme. Hatay’da sessiz bir moda rüzgarı esti. ASİseverler bildi o rüzgarı tek; başka kimse bilmedi.
Hatay’da bir çiftlik.
Aşkların en çetrefillisi yaşanır o çiftlikte hep. İhsan Bey’in aşkından ASİ’ye’nin aşkına. Gözyaşları akıtan aşklardır onlar. Kolay olmayan sevdalardır. Karşılarında duvar bulurlar daima. Atlayanı da olur o duvarları atlayamayanı da. ASİ’ye, atladı da, atlattı da. Duvara dayadığı merdiven, kendi omuzlarıydı, sabrıydı. Omuzlarında az yük taşımadı sevdasını gizli ya da ayan beyan çekerken.
Hatay’da bir çiftlik.
Toprakla uğraşan lastik çizmeli bir kız yaşar orada. Denizde dertlerini dindirecek, alıp başını Asos denizlerine gidecek, tekne boyamakta usta deniz adamına tutkun bir topraksever kız yaşar orada. Denizler karaya ulaşır bir gün. Mutlak ulaşır. Dalga dalga. Karayı döve döve. Deniz bu, dalgalanır, döver, taşar. Toprak da topraktır. Kendini çiğneyeni bile besler, buğdayıyla, başağıyla. Başak başak ASİ sevgisiyle.
Hatay’da bir çiftlik,
Eski mi eski. Eskimeyen bir eskilikteki asalet bu çiftlik. Sade mi sade. Bu zamana kadar bilinmeden gelmişti at gezintisinin en keyiflisinin yapıldığı önündeki palmiye gölgeli yoluyla. Ayın geceleri ardına saklandığı ulu ağaçlarıyla. Bu zamanda artık ASİ denince Hatay, Asi Nehri, çiftlik bir oldu, bütünleşti. Bilindik oldu. Hepimizin oldu. Eski çiftlik eskimeyecek, eskitilmeyecek. Zihnimizde kazındı çünkü. Bir destansı aşkın evi çünkü.
Hatay’da bir çiftlik.
71 haftamızın her saniyesi; 71. hafta sonrasının bitmez masalı. Büyüklere masalı. Anlata anlata yılmayacağımız öykü. Binlerce kelime döktüğümüz daha binlercesinin yolda olduğu güneyden her yöne uzanan bir öykü.
Acemi Demirci, Sohbet Köşesi, 15.08.2011
HASİBE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder