23 Ağustos 2011 Salı

Çiftçi kız olmak...

Hepimizin içinde bir çiftçi kız var artık değil mi?

Yollarda tarlalarda çalışan insanlarımızı görünce içiniz mutlaka cız ediyordur. Eminim. Toprak konusuna kafanızı fazla yoruyorsunuzdur eminim. Hele toprakla ilgili yüzlerce geleneklerin olduğu konusuna ise fazla hassasiyet gösteriyorsunuz artık. Biliyorum.

Benim o çiftçi kız ruhum bugün öğleye kadar uyuma dedi. Sabah ezanı okurken bir traktörün arkasına bin dedi. Sen gözlerini açmaya çalışırken yanındakiler yeni uyanmış capcanlı gözleriyle dimdik olacaklar dedi.

Yıllardır her yaz bağ evine geliriz. Benim açımdan epey sıkıntılı olup, kaçmak için (başarırım da) elimden geleni yaparım. Yaz sıcağının doruklaştığı zamanlarda işte çaresizlikten boyun eğerim.

Bu sefer erkenden uyandım. Yüzüme kaç kere su fırlattım hatırlamıyorum ama asi kadar inatlaştım, uykumla tabi. Bir traktörün arkasına bindirildim. Bütün organlarım birbirine girmiş gibi his olsa da traktörün o zangırtısıyla söylenen türküler birbirine karışırken kendimi çok mutlu hissettim. Türkülerden biri 'bir dalda iki kiraz'dı… O an uyandım. Eşlik ettiğimde köylü de bana artık yabancı gözüyle bakmıyordu.

Bana önce kolay gibi görünen fasulye toplama gününün sonunda ellerim şimdi bana yabancı geliyor.

Benle aynı yaşta olan kızların gözlerinin kenarlarındaki kırışıklığı ,o büyümüşlüğü de şimdi anlıyorum…

Çiftçi kızı olmak kolay değilmiş…

Ve Asi kadar toprağı sevmek de kolay değilmiş…

Sırtımda derin bir ağrı varken bile mutluyum. Islak toprağı elime alıp burnuma götürdüğümde Asi'yi anlıyor oldum.

Bir kere daha mı?

Evet. Giderim.

En çok da hayatımın ne kadar değerli olduğunu anlamak için giderim.
TUBASİ, Sohbet köşesi, 22 Ağustos 2011


MERVE61

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder