22 Ekim 2011 Cumartesi

Yağmurdan mı ıslanmış...

Hepimiz aynı ve tek bir olguda bazen aynıyı bazen başkalıkları gördük. Hepimiz aynılığın birliğinde sevdik Asi'yi. Bu arada hepimiz başkalıkları yakalayabildik kendi penceremizden bakarken. İşte bu başkalıkları yakalamak bizi zenginleştirdi, Asi'yi zenginleştirdi. Gönül birliğinde görüş çokluğunu yakaladık. Her okuduğumuz yeni iletide başka ufuklara da yöneldik. Ama "ille"ler hep "ille"
olarak kaldı;

"Çiftlik, Antakya sokakları, Hatay'ın tamamı, tarlalar, yağız atlar, yağmurdan mı ıslanmış aşktan mı birbirine karışmış at binen aşıklar, Hatay mutfağı, terasın esintisindeki içli sohbetler, sabun şenlikleri, çiçekli fistanlar giyen İstanbul görmemiş çiftlik kızları, çapraz takılan gön çantalar, has deriden binici çizmeleri, maşalı saçlar, Asi'nin yeşil sularının kenarındaki yosunları Asiye'nin yosun gözlerinde görmek, koyunların meleştiği otlaklar, koyun sürüleri, taş konaklar…
Bunların Asi'ydi.

Bunlarn hepsi bizim Asimiz oldu.
Bunca çokluk tekliğe indirgenince adı ASİ oldu.
Tıpkı bunca ayrı köşelerdeki, ayrı koşturmacalardaki, deniz kenarındaki, göl kenarındaki, dere kenarındaki, okyanus kıyısındaki, bozkırdaki onca insanın bir sevgide tek bir oluşu gibi.

Acemi Demirci, Sohbet Köşesi, 15.10.2011


GZD

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder