15 Ocak 2012 Pazar

Hala esiyor...

Ankara kar altında. Dört gözle beklemiştik kar yağışını. Grip salgınından kırılırken. “Kar gelse de salgın malgın kalmasa” diye bekleyeduruyorduk kar tanelerini.

Hatay’a da yağar mı ki kar? Kozcuoğlu çiftliği yolunu beyaza bulayarak. Yazın tozunu, pasını indirerek.

Bir saçı maşalı çoban kız, o karlı yollarda mıdır ki acaba? Üşüdükçe ellerini koyunların yünlerine daldıracak. Salgın varsa ağıllarda, o ağıllarda sabahlayacak?
Harbiye Şelaleleri nasıl ki bugünlerde? Akıyor mu, defneler arasından. Ki defnelerden bir tanesi çok eski, anıt gibi. Neredeyse tüm defnelerin anası. Yoksa dondu mu acaba şelale suları akar halde?

Çiftliğin terasında bahar yeli de esecek, yaz yeli de güz yeli de günü gelince. Ama şimdi kış yeli vakti. Uğultulu ve dondurucu. Kim bilir nasıl da savuruyordur, yosunlaşmış gözlerini kısmış komşu çiftliği karış karış tarayan çiftçi kızın saçlarını.

Ankara’ya kar yağsa, Hatay’a kar serpmese de bir rüzgar tanıdık biz, üç beş yıl önce güneyli bir rüzgar.

Ta Hatay yaylalarından, ovalarından koptu geldi binbir çiçek kokusuyla. Kokusu burcu, kendi serinletici. İç açıcı. Gönül okşayıcı. Bir rüzgar ki gönüllüce uçuştuk önünden her birimiz. Getirdi bizi o Hatay yeli sonunda, bu sayfalara bıraktı.

O rüzgar mı? Ne mi oldu o yele? Hala esiyor. Duyanlar burada.

Acemi Demirci, Sohbet Köşesi, 09.01.2012


özlem_özge / 1.10.09


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder