…beni de bir garip etkileyen bu 'ayçiçekleri' sahneleri ile ilgili nasıl iki kelam etmeden geçerim sayfalardan. … … bir türlü uzaklaşamamıştım ayçiçeklerinin geçmişten ve doğalarından getirdiklerinden... sadece asi-demir değil, benim için ayçiçekleri de o sahnenin vazgeçilmezidir, altın oranlarıyla, mitolojik zamanlardan kalma kıskançlığı simgeleyen anlamlarıyla... o sahnenin sahibidirler Asi ve Demir'le birlikte.
Çok düşünmüşümdür, bu sahnenin çekiminin bilinçli olarak mı bu ortamda yapılıp yapılmadığı konusunda. Vakitleri var mıdır onca koşuşturmaca arasında böyle detaylarla uğraşmaya... Ne yazık ki bu bağlantılarla Asi-Demir'i yaratmaya uğraşamayacak kadar aceleleri olduğu sonucuna vardım her defasında. Asi etkisi altında kalanların bir türlü anlaşılamaması, seyirciyi görünmez bağlarla bu diziye bağlayan detaylardan hiç haberlerinin olmadığının kanıtıdır sanıyorum. Yoksa bu bağlılığa bu kadar kadar şaşılmazdı... … …
... gözüm eskiden de Asi-Demir'den başkasını görmüyordu... şimdi de öyle... görmeyi bilen ve isteyen için öyle bir dünya serildi ki gözlerimizin önüne... seyrede seyrede, yaza yaza, çize boza bitiremedik hala. Zorlandım mesaja alacağım sahneyi ayırırken o kadar çok ve o kadar güzel enstantane var çünkü alınabilecek... onların böyle zamanlarında, bölük pörçük anlatabildiklerim, bana hissettirdikleri... biraz sayıklar gibi ortaya çıkarmayı başardığım duygularım... belki bu gün daha anlaşılır...
“… Gözalabildiğine ayçiçeği tarlası... yeşil saplarının üzerinde nasıl da mağrurca salınıyor kozmik fiziğin anahtarları, bu papatya familyası. Sanki bilmiyormuşum gibi, sanki bıktıracak kadar yazagelmiyormuşum gibi Asi-Demir’de hissettiğim mucizeleri, uyumu... kışkırtıyorlar daha da beni... ‘İşte bak doğanın altın oranı... aldık aramıza onları.’ Ne yorgunluk artık bu tesadüfler, ne de dermansız bırakılış... bir tür bakakalış. Okuduklarımla, gördüklerimle, inandıklarımla... benimle bu dizide buluşanlarla... hayal gücümü zorlayanlarla... sınırlara taşıyanlarla, kalakalış orada. Tanımazlıktan gelemiyorum bu defa da... bir kıskançlık miti dokunup dokunup kaçıyor aynı zamanda bana... her gün doğumunda tanrısına dönen o su perisinden farklı değil asi kızda... cezalandırıcı, sevgisi oranında. Kaskatı kesecek Asi’yi kıskançlık da... Saçları... birtek saçları teslim olmayacak onunda... dönecek adanmışlıkla tanrısına daima. Altın oran ve kıskançlık... kucaklıyorlar benim uçuk kaçık hayallerimde birbirlerini burada. “ (e.min yorumlar, 6 Haziran 2010)
e.min, Sohbet Köşesi, 17 Eylül 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder