Apollon ile ilgili bir efsane daha...
Bu sefer karşısında Daphne değilde Okeanos'un narin yapılı, güzel Klytie'si vardır. Daphne'den de önce...
Efsaneye göre Işık Tanrısı Apollon ile Klytie arasında büyük bir aşk yaşanmıştır. Apollon gün gelir sıkılır, ince ruhlu Klytie'ye onun ilgisinden usandığını söyler. Zavallı Klytie acıdan hastalanır, ölür.
Güneşi çok seven Klytie toprağa girmiş, bir daha güneşi göremeyecektir. Apollon üzülür ve Klytie'yi günçiçeğine çevirir. Günçiçeği Apollon nereye giderse yüzünü ona döndürür. Güneş yerine ışık tanrısının oğlunu seçecek kadar çok sevmiştir.
Günçiçeği aslında ayçiçeğidir... Tutkulu, sabırlı aşkın sembolüdür...
Koşulsuz sevgisini çiçeğinden çekirdeğine taşır...
Aşkın çiçek halidir...
Sabırlı ve tutkulu aşkların…
Ayçiçeği tarlasının ortasında tutku dolu aşkını paylaşamayan bir kızla onun öfkesini sabırla dinmesini bekleyen oğlanın aşkı gibi...
Ayçiçekleri ışığın geldiği yöne çevirmişlerdir yüzlerini. Klytie Apollon sanmış olacaktır belki de.
Her iki atta sahiplerinin kavuşmalarını bekler durur sessizce...
Demir, kırgındır... 'Bana ne olduğu umurunda bile değil mi? Yaralanmış olabilirdim, ölmüş olabilirdim. Başıma ne geldiğini sormuyorsun bile!'
Asi, ağaççıkların arkasına saklanıp onu gözlediğini söylemez asla. Canının nasıl yandığını, gözünden akan yaşının tuzunun dudağından nasıl akıp gittiğini söylemez. Hep onu kollayan bir bedenin başka bir kızın önüne geçmiş olduğunu bilmek gözlerine büyük bir acımasızlık vurmuştur.
'Gayet iyi görünüyorsun, bence şu an misafirin yanında olman lazım'
Demir bırakmaz, birini o kadar sevmişken öylesine, birine dünyanın en kıymetlisi gibi bakacak kadar sevmişken bırakmaz.
Koşup, sarılır arkasından. Asi'yi eritebilmek mümkün değil, Demir'in yüreğinin güneşliği, kollarının hasreti, Asi'nın kulağına gelen sesi bile eritemez. Oysa bu Asi'nin gözlerini huzurla kapatırdı, dudaklarında hafif bir tebessüm doğururdu ,belki dayanamaz aynı hasretle dönüp sarılırdı sımsıkı.
Onun zihnini hala aynı mesele bulandırır. O bulanıklıktan kurtulmak için delice tersine akar.
Demir, hızla yüzünü çevirir Asi'nin... . O hız belki onu kendine getirir umuduyla...
'Daha iki gündür tanıdığımız biri aramızda sorun olamaz, olmamalı'
Sözler ne kadar kifayetsizmiş, bazen ne kadar havada kalıyormuş.
'Anlamak istemiyorsun, Zeynep hiçbir şeyim değil!'
Ne kadar kuvvetle söylese de Asi hala o asi, kızgın, hırçın kız olmuş ,uzun ve kesin adımlarla ondan kaçıyordur. Yüzünde işitmeyen, anlamayan, şans vermeyen bir kızın duruşu eklenmiştir. Demir ne kadar kollarını sabırsızlıkla açıp, isyan etse de karşılığı yoktur. Saçlarının dağlanışında bile isyan olan bir kız için bu nedir ki?
'Kızın uğruna silahlar çekiliyor, onun için hayatını tehlikeye atıyorsun. Bu kadarı bana yeter'
Asi ne kadar seviyormuş Demir'i... . Ufacık bir yardıma dahi tahammül edemeyecek kadar bencilce sahiplenmiş onu. Hayatında tek olmasını istemiş, ötesini kabul edemiyor.
Demir korkuyla 'Asi' diye bağırıyor arkasından. Tam o sıra Asi yolun ortasına kör bir cesaretle çıkmış çünkü, sebebi bu... Direksiyonla toparlanmasa feci bir kazaya şahit olabilir Demir... . Az daha bir sevdiğini daha kaybedecek gözlerinin önünde.
'Neyse ki' diyen bir sarılmayla kucaklıyor Asi'yi... Saçlarından çektiği sevginin kokusunu ciğerlerine dolduruyor konuşurken... Asi sersemleşmiş vücudunu öfkesini unutup Demir'in kollarına bırakıyor anlıkta olsa. Nefes nefese kalmış,hızla soluk oluyor Asi. O eli bir türlü omuzlarına gitmiyor Demir'in. Kolu öylesine tutunmuş kalıyor niyeyse.
'Gitmek istiyorum' diyor kendini çektiğinde,saçının bir buklesi Demir'in yanağına saplanmış,o bile inat ediyor ayrılmamak için.
Demir bakıyor gözlerine... ufacık bir parıldayış görmek için dileniyor gözlerinde...
'Yapma bunu Asi... Hep başkaları yüzünden hayatımızı mahvettik'
Gidiyor Asi... Demir'in ruhunu da kendi kokusunda hapsedip ondan ayırıyor oracıkta...
Demir köprü, Asi nehrine söz geçiremiyor... O sel olup aktığında onun suyunda boğuluyor...
ve ayçiçekleri...
İçten içe ağlıyor belki de Klytie... O da diyor Asi'ye 'gitme' diye...
Demir, güneşi yitik ayçiçekleri gibi boynu bükük kalıyor arkasından.
TUBASİ, Sohbet Köşesi, 17 Eylül 2011
MELEK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder