Burada dostlarımızın isimlerini görüp yazılarını okumak ve yine sessizce derinden bir asi yolculuğu yapmak artık günümün bir parçası. Buram buram tarih, mimari, sanat, kültür kokan büyücek , kendi halinde bir kentin en az yarım asır önce inşa edilmiş bir çiftliğinde tohumları toprağa serpen, sonra da her sabah yeşeren , baş veren var mı diye gün doğar doğmaz tarlaya koşan Asi, benim için hayat tarzıyla, doğasıyla, mimarisiyle, kardeşler arası bağla, aile bağlarıyla, oyuncuların o role tam biçilmiş kaftan olmalarıyla bize özlediklerimizi, unuttuklarımızı, mahrum kaldıklarımızı sunan bir olgu oldu. Hepimize de bir liman oldu. Yalnızca 71 kerelik izleyebilme sarsıntının bile yerinden sökemediği bir liman. O limanla ancak binlerce yıl öncesinden bugüne ulaşmış antik limanlar kıyaslanır.
… ASİ’ye güzeller güzeliydi. Kendi de güzeldi, huyu da suyu da. Yaşadığı çiftlik de, babası da, giysileri de. Fatma Annesi de. Gizli köşesi de. Onun farklı özelliklerini, canla başla tarlada çalışmasını, uykulu gözleriyle geceyi sulama işinde geçirmesini anlatmakta deyimlerden faydalanabildim. “Erkek gibi” deyiminden. Orada kast cinsiyet ayrımı değil elbette.
Onun, babasının sağ kolu, tarlalarının yılmaz çiftçisi, sürülerin şefkatli veterineri, yan çiftliğin oğlunun içli sevdalısı, Hatay’ın dışına okumak için bir kez, Adana’ya çıkmışlığını, o doğallığı, içtenliği çok sevdik. Uzaklarda bir genç kız olarak hayallerini büyük şehirlerde yaşamak yerine bazı yazların kurak geçtiği, kuraklığın ekinleri, mısırları kasıp kavurduğu, hasatsız bir yaz sonunda giderleri karşılamak için nasıl da didindiğini çok sevdik. Bizim saçları maşalı, etekleri geniş, beli kalın kemerli, tozlu yollarda ayakları lastik çizmeli Asi Nehri yosunlarından gözlü ASİ’yemiz çok güzeldi. Güzeller güzeliydi.
Acemi Demirci, Sohbet Köşesi 07.09.2011
Balim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder